Mesaj geldi. O öğleden sonra site yönetim kurulu üyeleri
eşliğinde çevre ve mıntıka temizliğine tüm yöre sevenleri bekleniyormuş.
Vaktinde gittiğimde beş altı işçi ile genç site müdüründen başkası yoktu. Sonu
gelmezken durmadan yoğunlaşan bu işi canla başla yaptıkları için şükranlarımı
sundum. “Siz toplayın, gelenler atsın, saçsın savursun!” İçimde alevlenerek yükselmeye
hazır kızgınlığı hissettim, gemini takıp bir ortaklık duygusu yaratacak
kadarını saldım, sustum.
Müdür ince eldivenleri dağıttı. Battal kara
torbalarıyla işçilerin yanında yürüyecektim. Torbaları yüklenecek traktörle
birlikte işe koyulduğumuzda site sakinlerinden orta yaşlı bir iki hanım, ardından
genç-yaşlı bir iki erkek ve çevre duyarlığına örnek olunacak biri bayağı ufak, bir
o kadar da çocuk kafileye katıldı.
Çalılara takılmış, diplerine birikmiş kağıt-plastikten
başladık. Araziyle beraber kavrulmakta olan atıklar, el attığın an un
ufak olan ince plastik bardaklardan formunu en büyük inatla koruyan döküntüye,
çeşitli gevreklikte uzanıp gidiyordu.
Bir süre sonra gruptan koparak içlere yürümeye
başlamışım. Eğil, çalılara, kumlu toprağa dokun, elin ve ayaklarında dikenleri
hissederek sıcağı emen haşin bitkilerin arasından harareti kusan plastiği, tenekeyi ve
hiç değilse geldiği yere dönecek kağıdı topla. Seni takip eden işçinin kara
torbasına at. Devam et.
Yaşadığı kıyıda elinde hep torbayla dolanan bir
kadının haberini okumuştum. Çöp gördüm mü dayanamıyorum diyordu: “Ne anlamı var
diyenlerin sorusu anlamsız geliyor, toplayabildiğimi toplayayım istiyorum.” O
zamandan beri aynını yapmak hep içimde ama altında flüt çalıştığım bir çamın
etrafı dışında uygulamaya geçirmemiştim.
Başta temas, duyularımı harekete geçiren bu iş bir
yandan da transa yakın bir akış kazanırken kadının haklı olduğunu hissettim.
Sonu yokmuş, devede kulakmış, aldırma, yapabileceğini yap sen! Ayakları yere
bastıran, ya hep ya hiççiliğe derman mütevazı, temiz bir çaba.
İşçinin uyarısıyla diğerlerinin yanına döndük. Kadınlardan
biri hamaratça çalışırken etrafı kirletenlere de ateş püskürüyordu. Biz ve onlar.
En etkilisinden topluluk harcı. “Sonra da Korsan koyuna (kapalı kadınların
kendilerine ayırdığı küçük koy) gidip hep birlikte denize girelim! Onlardan tek
kişi gelmiş mi, bir bakın! Sadece atmayı bilirler!” Çöpleri toplarken karşıtlık
saçıp hisleri kirletmek. Topluluk ruhuyla birlikte ayrışmayı da pekiştirmek. Ama o
vakit iletişimin, etkileşimin, müzakerenin yerini zorunlu olarak güç almıyor
mu? El değiştirene kadar gücü yetenin düdüğü ötmüyor mu?
Erkekler sessizce çöp topluyordu. İşçilerse çalışma
zamanlarının epey bir kısmını alan bu nankör işi kanıksamış, şikayete bile
isteksiz.
Kadın söylenmeye devam etti. Laf sokma, taşlama,
kızgınlıkla üzerine yürüme.. Bağcı dövme sanatının bin bir yolu.
Konserve kutuların peşinden yamaca doğru uzaklaşıyordum
ki turuncu kolluklarıyla haşemalı genç bir kadın gülümseyerek yaklaştı, toplamaya
katılmak için torba sordu. Döndüğümde yoktu.
Çöplerin niteliğindeki hızlanan değişimi düşündüm.
Eskiden (beş on yıl kadar öncesine dek) kıyıya sıkça petrol vurur,
ayaklarımıza, üstümüz başımıza bulaşırdı. Artık olmuyor. (Neden? Denetimler mi
arttı, yoksa tıpkı artık tepemizde mekik dokumayan uçaklar gibi gemilerin de mi
rotası değişti?) Onun yerine gittikçe ufalanarak deryalaşan plastik atakları
var. Deniz bununla yükleniyor.
Yasak olması gerekirken (sit alanı) kurulan kampın
yanından kıvrıldık. Ağzı bağlanıp öylece bırakılmış, dallara düğümlenmiş bir
yığın torba. Burulup atıldığı yerde paslanan teneke kutular,
plastik-plastik-plastik şişeler, o bu.
Zihin akışımın da doğa ve takılıp kalan çöpleri
andırdığını fark ettim. Parçalı, kesintili, kah otomatik kah farkında. Fraktal.
Ter gözeneklerimden fışkırıyordu ama tempoyu kapmıştım,
daha bir iki saat böylece gidebilirdim. Gitmedim. Kafile Korsan koyu yoluna
döndüğünde ince eldiveni sıyırıp ayrıldım.
Bir saat sonra denize indiğimde temizlediğimiz yerde taze
atıklar belirmişti bile. Koyun ağzındaki kayalıklarda çöpler için yakılan iki
ateşin keskin dumanı batı rüzgarıyla kıyıya vuruyordu.
Çöpler ile doğa. Atanlar ile toplayanlar. Pislik ile
duruluk. Bakışı ve gönlü kucaklayıcı bir enginliğe ulaşmışların dediği gibiyse
hepsi bir imiş. Sağ el ile sol el gibi aynı bütünün parçası. Böyle duyabilmenin
nasıl olacağını hayal etmeye çalışarak suya girdim, dumanların ters tarafına
yüzdüm gittim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder