Fazla kalabalıklaşmadan görmeye niyetlendiğim Livraria
Lello’ya yine de biraz geç kalmışım. Dünyanın en güzel kitapevlerinden biri
olarak tanınalı ilgi o kadar büyümüş ki turist akınlarının önünü biraz almak
için bilet kesmeye başlamışlar –ama kitap alırsanız bilet parasını düşüyorlar.
Tadilatta olan cephesi perde arkasında; başlı başına görülmeye
değer tasarımının şöyle bir dışından seyrine varıp onunla hazırlanarak
giremiyorsunuz içeri.
Lello, 19. yüzyıl sonları Porto’nun önde gelen aydınları
arasında sayılan Lello biraderlerden başlayıp tasarımı gerçekleştiren mühendis Esteves'e, 52 yıllık kitap satıcısı Domingo
beye, burayı bir buluşma noktası etmiş yazarlar, aydınlar, sanatçıların kitap
aşkıyla ortaya çıkmış. Neo gotik mimarisi, bezemeleri okuma-yazma ve ona
yüklenen anlamlardan esinlenmiş, cesaretlenmiş (o merdiven!). J.K.Rowling, bir
yandan İngilizce öğretmenliği yaparak Harry Potter’ı Portekiz’de yazarken bir
rivayete göre Lello Kitapevinden ilham almış.
Ama ellerinde telefonları, kameralarıyla girip çıkan
benim gibilerin kesintisiz kalabalığında durup atmosfere sarınarak şöyle
sakince kitap karıştırmak bile zor iş. Girişte elinize verilen broşürde buranın
kitaba adandığı hatırlatılarak olabildiğince saygılı foto çekilmesi, selfie
çubuklarının kullanılmamaya “çalışılması” rica ediliyor. Ortam, demlenmişliği
insanı ne kadar derinleşmeye çekiyorsa vızır vızır hareket o kadar yüzeyde,
diken üzerinde tutuyor.
Burada çalışmak da Majestic Café’deki kadar zorlayıcı
olmalı. Oysa kıdemli satıcı Domingo bey (kitapevi kadar ağırbaşlı ama candan
hayal ettiğim sesiyle) örnek bir kitapçıyı şöyle tarif etmiş:
Tüm mevcudu yazarlar, başlıklar ve yayın yıllarıyla
ezbere bilmeli.
Nadide baskıları teşhis edebilmeli.
Her müşteriye ilgili ve nazik davranmalı.
En iyi müşterilerinden gelecek malumata kulağı açık
olmalı; bu şahıslar sipariş edilecek kitaplara ilişkin önemli bilgiye sahiptir
ve tavsiyelerde bulunurlar.
Ah ah!
(Vitraydaki Latince düstur: Decus in labore, işin saygınlığındır)
Genç satıcılar yine de sabırlı ve kibar. Ortalıktaki
kitaplar ise harcıalem ama asıl hazineler, kimi Lello kadar, hatta daha da
eski, az bulunanlarla ilk baskılar, rafların üzerindeki camlı dolaplarda maymun
iştahlı güruhların hoyrat ellerinden, flaşları, değer bilmezliklerinden
korunmuş.
Zamanın değişmesiyle güzelliği varlık nedeninin önüne geçip onu boğmuş bir yer Lello.
Şimdiki turist akını da bunu canlandırmıyor, başka bir şeye
dokunuyor.
Şöyle sıkı, yoğun, dişe gelir bir şeylerin mayalayıcılığına
duyulan özleme?
Yavanlığın ötesine?
Kıvamlanmaya?
Kim bilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder