5 Ocak 2013 Cumartesi

BALGAM

Soğuk algınlığının tatsız bitiminde temizlenmek isteyen ciğerim öksürük nöbetleriyle silkelenirken işin kolayını tesadüfen keşfettim: Çeneni göğsüne eğmek yerine nefes borusu düzleşecek şekilde havaya kaldır, öyle öksür. Balgam tek hamlede çıkıyor.

İyileşmenin tatsızlığı da bu işlemi zorlaştırmada zaten. Gözlerinden yaşlar fışkırırken soluğunu kesen o çırpınış.

Atılmak isteyenin yolunu açtığında düze daha rahat çıkıyorsun.

Bazen develeri gerisin geriye pireye döndüren de böyle basit değişiklikler. Rastlantısal, beklenmedik keşifler.

*

Balgam sadece ciğerlerde değil, ruhta da rastlanan bir kıvam.

Yıvışık, biçimsiz, yoğun, atmak için debelendikçe ümüğüne oturarak gözlerinden yaş getiren, nefesini, hareketini kesen kalın bir örtü.

Altında donuk, kopuk, soğuk buluyorsun kendini. Hiçbir tutamak, kaldıraç noktası sunmuyor. Yakalayıp ateşini canlandıracağın bir kıvılcım. Enerjin, yeknesak uzayıp giden yavanlığına saplanıp kalmış.

Onunla birlikte batmak yerine objektifleştir:

“Bugün/bu sıra balgam kıvamındayım.” O kadar.

Başını önüne eğip bundan dramalar, kişilik tanımları, alınyazıları vesaire çıkarıp sonra bir de çıkardıklarına gömüleceğine hafifçe yukarı kaldır ve durum saptamasıyla yetin.

Ruhunun da nefes borun kadar çabasız açıldığını görüyorsun.

*

Basit değişiklikler.

Büyük hedeflerin istediği çaba ve zaman yatırımından ürküp kımıldamadan kalacağına yapabildiğini yap. Oradan buradan ufak adımlar, ayırabildiğin kadar vakit.

Ya hep ya hiç yerine ya hiç ya ne kadar oluyorsa o kadar demek.

Boruları bu da güzel açıyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder