22 Nisan 2011 Cuma

KOLTUK

Sevgili grubum, 35 yıl önce mezun olduğumuz okulun yeni binasında konser vd. etkinlikler salonunun bağışlara açılan yapımına kolları sıvadı. Belli bir miktar karşılığı koltukların arkasına siz ya da sınıfınızın adını taşıyan bir plaket konulacak, etkinliklerde de burası size ayrılacak.

Organizatör ve ateşleyici genleriyle doğmuş olan moderatörümüzün olayı fazla da davulunu çalmasına gerek olmadan duyurması yetti. “Kırk benzemez” olmakla birlikte farklılıkların sevgiyle kabulüne dayalı tatlı bir ahengimiz var. İstekler desteklenir, tek tek canımızı sıkanlar birlikte taşlanır.

Yerimden uzakta, güneyde bir yerlerden izliyorum grubumuzu ve onların bir kez daha bir şey etrafında bir araya gelişlerini. Uçaktan art arda atlayıp havada el ele tutuşarak petek oluşturan paraşütçülere benziyorlar.

Bağış için saptanmış, kimsenin kesesine fazla dokunmayacak miktar oradan buradan geldikçe geliyor. Bir koltuk, hatta ikincisi.. Ne ısrar var ne de katılmayanı dürtükleme. Grup içi dinamiği kendi akışını oluşturuyor. İnsanların “Anlamlı bir iş, üstelik bizim okulumuz. Elbette!” diye kolayca gerekçelendirebileceği katılım kendiliğinden oluşuyor.

Bulunduğum yerde, alışılmışın dışına kaymış algılayışımla seyirciyim. Doğanın, sükunetin ortasında, insanlardan uzak olmak, topluluk faaliyetleriyle aramda bir debriyaj etkisi yaratıyor. Kapılmanın yerini kıyıda kalıp izlemek alıyor.

Öyle yaptığımda, üzerine giydirilen (makul, anlamlı, düşünme filan gerektirmeyecek kadar da hafif, basit) kıyafet sıyrılıyor ve gördüğüm çıplak bir grup dinamiği oluyor.

Aidiyet hissi ve insana yaptırdıkları. Birlikte atılan her adımda harcı biraz daha pekişen topluluk ruhu. İnsani yardım, kültürel destek vb. ile ak ucundan linç ve din savaşlarına kara ucuna, geniş ve aynı yelpaze. Katılımın gönüllü ya da baskı, zorbalıkla olması da buradan bakışla aynı özün aldığı farklı biçimlerden ibaret. Akılcı ya da us, insanlık dışı olması da tanımını değil, ortaya konuşunu değiştiriyor yalnızca.

Arkadaşlarımı sevgiyle içimden geçirirken birbirlerine eklenerek oluşturdukları peteği izliyorum.

Arkasında ismim filan yazmayan basit bir beyaz plastik piknik koltuğu, daha oturaklısına hiçbir arzu duymayan, mevcut halinden fevkalade hoşnut gerime yetiyor da artıyor bile.

.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder