14 Ekim 2024 Pazartesi

KEÇİBOYNUZU

Oysa ne güzel ağaç. (Ağacın çirkini var mı ki?) Geniş gölgeli gövdesi, küçümen yapraklarının koyu (Faber) yeşili. Ama bu sıralar çiçeklenme önceki kokusu! Birkaçının sıralandığı yol ağzından uçtaki balıkçı barınağına yürürken suratımız buruşur, burnumuzu tutardık. Güneşte unutulmuş bir leğen sodalı suya basılan kirli çamaşır kokusu derdim. Dün denize giderken güzelliği içimde, kokusu burnumda yükselen ağaca dönüp tatlı bir yürekle Ayy keçiboynuz! Başlamışın yine dedim.

Su çok güzeldi. Deniz kokusu dümdüz, arındırıcı. Hafiflemiş, tazelenmiş çıkarken burnumda sayfa çevirip ağacı sil baştan kokladım. Ne ılık sodalı su, ne kalmış kirli çamaşır; iticiliği-çekiciliği olmayan, kendiyle başlayıp uzanan ve biten bir yeni koku.

Yepyeni, bambaşka.

Keçiboynuzuyla denizi birlikte  selamlayıp evin yolunu tuttum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder