Öyle rastgele bir yerden almadım, ne de ucuza.
Ama nesnelere özenle davranan benim elimde bile
kullanımdan kullanıma kötüledi.
Daha ikinci seferdi, baktım çantasının ucu yırtılmış.
Bunu orada burada, bazen durduğu yerde yerinden
çıkıveren tekeri izledi. Şimdi gözüm üstünde ki yol yakınken döneyim,
yuvarlandığı yerden bulup toplayayım.
En berbat özelliğe ise baştan sahipmiş,
sonradan anladım: Lastiği az tutulmuş tekerleriyle boşken ortalığı ayağa
kaldıran gürültüsü!
Pazarların en civcivli anlarında bile bağıra
çağıra malına davet eden satıcılardan bir köşede uyuklayan sokak köpeklerine,
arabasındaki yavrucaklardan bastonlu ninelere, sayesinde önüme serilen bir
dikkat geçidinden yüksek topuklarıyla kırmızı halıyı çalımla adımlayan sinema
yıldızı gibi geçiyorum.
İşin tuhafı, alıştım. Pazaryerlerine bir napalm
bombası gibi düşmekten zevk bile alıyorum.
Zaten şanı patates-soğan alana dek. Biraz
ağırlaşıp zemine daha sıkı bastıkça tekeri oraya buraya fırlasa bile sesi
azalıyor.
Şunu atsana, dedi bir arkadaşım. Kusurlu doğmuş
bebeğine laf edilen bir ana gibi sapına yapıştım.
Kusurlarıyla kişileşen pazar arabama.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder