Soluğu kesilmiş, basık, gri bir İstanbul günü
dizkapaklarımın frenlerine asılarak Taksim’in dimdik yokuşlarından Arter'e
indim. Dolapdere'ye.
Oto yedek parçaları, vitrin mankeni
imalathaneleri, yeni camiler, eski kilise, gecekondular, izbe, metruk, köhne, karanlık
binalar rengarenk, iç içe, üst üste. Binadan binaya daha asılırken kirlenmiş
çamaşırlarla, trafiği, sesleriyle hareketli, kalabalık.
Ve Arter. Varlık amacını sanki içindekilerden
önce çevresiyle ilişkisinde yerine getiren yeni binasında.
*
Bir arkadaşım, iyi de, diye isyan ediyordu, “sergilenenleri
anlamak için bir yığın küçük basılı etiket, broşür okumak zorunda mıyım ben?!”
Kavramsal sanata verdiği ağırlıkla Arter’den
benim de ayağımı kestiğim olmuştu.
Ürünü değil fikri, fikirleri sergilemek
seyirciyi harekete geçiriyor, düşündürüyor, onunla aktif bir etkileşim kuruyor,
tamam ama bir süre sonra “Şimdi yağı şöyle cazır cazır dökülen, parmaklarını
birlikte yiyeceğin bir İskender kebap hayal et!” yönlendirmesi kadar iştah açıp
aç bırakabiliyor.
“Fikrini kendine sakla. Ya da ürününe yedir.
Ben onu nasıl alacaksam alayım” deyip hızla çıktığım çok oldu.
Günümdeysem kalıp sanatçı ve kafasındakileri
şöyle bir kenara çekerek (hiçbir şey okumadan) uzunca ve hoş vakitler
geçirdiğim de.
Günümdeydim.
Kattan kata, salondan salona, pencereleri ve
çerçevelediklerini de oyuna katarak kendi haline bıraktığım bir tempo ile
dolaştım. Hızlandım, yavaşladım, durdum. Gözümü açtım ya da kapadım.
“Size bir şey diyeyim mi? Sizin sesler, ışık ve
nesneler (bir yığın da yazılı talimat) ile bana yaptırmaya çalıştığınızı gözüm,
kulağım ve burnumla ben zaten yapıyorum. Rastlantısal sesleri yabancılaştırıcı,
ilişki kurucu vb kullanıyor, görüntüleri bir montaj masası başında gibi bir
araya getiriyor, bağlıyor, çözüyorum” deyip bir salondaki elektronik ıslık
benzeri seslere ıslığımla cevaplar verdim. Sonra o sesleri aldım, dev camların
dışındaki hayatı bunlarla seslendirerek seyrettim. Bina ve onun çevresiyle ilişkilenmesi
yetermiş, evet. (Buna sadece sesler -binanın değişen sesleri, elektronik,
akustik, armonik, tınıdan ibaret sesler- katılarak neler neler yapılabileceğini
hayal ettim.)
Bazen derinleşen bazen hadi ordan sen de
diyeceğim karşılaşmalara devam edeceğiz anlaşılan Arter seninle.
Sağ ol. Eksik olma.
*
Güzel bir kitapçısı da var.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder