5 Ocak 2020 Pazar

ARTER İLE ARTÇI İZLENİMLER


Soluğu kesilmiş, basık, gri bir İstanbul günü dizkapaklarımın frenlerine asılarak Taksim’in dimdik yokuşlarından Arter'e indim. Dolapdere'ye.



Oto yedek parçaları, vitrin mankeni imalathaneleri, yeni camiler, eski kilise, gecekondular, izbe, metruk, köhne, karanlık binalar rengarenk, iç içe, üst üste. Binadan binaya daha asılırken kirlenmiş çamaşırlarla, trafiği, sesleriyle hareketli, kalabalık.

Ve Arter. Varlık amacını sanki içindekilerden önce çevresiyle ilişkisinde yerine getiren yeni binasında.

*

Bir arkadaşım, iyi de, diye isyan ediyordu, “sergilenenleri anlamak için bir yığın küçük basılı etiket, broşür okumak zorunda mıyım ben?!”

Kavramsal sanata verdiği ağırlıkla Arter’den benim de ayağımı kestiğim olmuştu.

Ürünü değil fikri, fikirleri sergilemek seyirciyi harekete geçiriyor, düşündürüyor, onunla aktif bir etkileşim kuruyor, tamam ama bir süre sonra “Şimdi yağı şöyle cazır cazır dökülen, parmaklarını birlikte yiyeceğin bir İskender kebap hayal et!” yönlendirmesi kadar iştah açıp aç bırakabiliyor.

“Fikrini kendine sakla. Ya da ürününe yedir. Ben onu nasıl alacaksam alayım” deyip hızla çıktığım çok oldu.

Günümdeysem kalıp sanatçı ve kafasındakileri şöyle bir kenara çekerek (hiçbir şey okumadan) uzunca ve hoş vakitler geçirdiğim de.

Günümdeydim.

Kattan kata, salondan salona, pencereleri ve çerçevelediklerini de oyuna katarak kendi haline bıraktığım bir tempo ile dolaştım. Hızlandım, yavaşladım, durdum. Gözümü açtım ya da kapadım.

“Size bir şey diyeyim mi? Sizin sesler, ışık ve nesneler (bir yığın da yazılı talimat) ile bana yaptırmaya çalıştığınızı gözüm, kulağım ve burnumla ben zaten yapıyorum. Rastlantısal sesleri yabancılaştırıcı, ilişki kurucu vb kullanıyor, görüntüleri bir montaj masası başında gibi bir araya getiriyor, bağlıyor, çözüyorum” deyip bir salondaki elektronik ıslık benzeri seslere ıslığımla cevaplar verdim. Sonra o sesleri aldım, dev camların dışındaki hayatı bunlarla seslendirerek seyrettim. Bina ve onun çevresiyle ilişkilenmesi yetermiş, evet. (Buna sadece sesler -binanın değişen sesleri, elektronik, akustik, armonik, tınıdan ibaret sesler- katılarak neler neler yapılabileceğini hayal ettim.)


Bazen derinleşen bazen hadi ordan sen de diyeceğim karşılaşmalara devam edeceğiz anlaşılan Arter seninle.

Sağ ol. Eksik olma.


*
Güzel bir kitapçısı da var.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder