14 Temmuz 2019 Pazar

GEÇİŞ


Karşımda, o olmasa kıyısından Boğaz göreceğim bina. Bacasının izin verilenden iki karış yüksek olması bahanesiyle şikayet edilmiş. İnşaatı durduruldu. Yıllardır arafta. Var mı yok, yok mu var.

*
Babamın isim levhasını çelik kapıdan söktüm, cebime koydum. 64 basamağı son kez indim.

Alıcı çıktığı haberi geldiğinde büyücek eşyasını iki eve, ufak tefeği oraya buraya dağıttığımız teras katına vardım.

Kitaplıkları dağıtılmış, osu busu sökülmüş, resimleri inmiş, orada eski bir halı, burada istenmeyen ıvır zıvırıyla aslan payının çoktan yendiği, çakallardan sonra sıranın akbabalara kaldığı bir av gövdesi gibiydi.

Aralarda gittik geldik. Başka ülkelere, sonra başka şehirlere. Birkaç yıllığına ya da birkaç aylığına. Dört, üç, iki, tek kişilik yalnızlıklar tanıdı. Ama hiç böyle üzerinde pek az et kalmış, bunlardan da sıyrılıp ağarmak için börtü böcek ve bolca güneş ışığı bekleyen bir iskelete çevrilmemişti.

Tuhaf, yazın bir süre oturulmasın, dönüşte bulduğumuz karafatma ölüleri bile yoktu.

Hiçbir şeyin kendi başına bir varlığı yoktur diyor Budistler. Ben, sen, o dediğimiz, bir süreliğine bir araya gelen sayısız unsurun geçici toplamından ibarettir. Senden alır, ona veririm, sizden aldıklarım beni bir süreliğine ben yapar. Akış, değişim, sürekli olan budur.

50 yıl, yarım yüzyıl. Fırfırlı eteğimle terasta diğer çocuklarla koşturduğumu hatırlayan tek bir komşu kalmış apartmanda. Topladıkları anılarla dört bir yana dağıttığımız nesneler evin silinen hafızası olmuş. Çivi, dübel izleriyle yaralı, boş duvarlar artık sadece kapanmışlığı konuşuyor. Elementleri başka bütünlerin parçasına dönüşmekte, bir devir sona ermiş.

Alıcılar genç bir çift. İki küçük çocukları varmış. Her zaman tedbirli annemin yükselttiği parmaklıklarıyla teras tam onlara göre.

Çember tamamlanıyor, yeni bir döngüye açılıyor sanki. Toprağa karışan karkastan çocukların cıvıltısıyla yeni bir yaşam doğuyor.

*
İnsan faniliği teoride belki ama pratikte güç sindiriyor. Sarsılmış döndüm.

Demin gözüm karşıdaki binaya takıldı. Ben öylece bakar dururken camsız penceresiz gözlerinden dev bir tankerin önce kulesi, boşluk, ardından direkleri kayarak geçti.


Yok mu var, var mı yok.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder