Karşımda, o olmasa kıyısından Boğaz göreceğim
bina. Bacasının izin verilenden iki karış yüksek olması bahanesiyle şikayet
edilmiş. İnşaatı durduruldu. Yıllardır arafta. Var mı yok, yok mu var.
*
Babamın isim levhasını çelik kapıdan söktüm,
cebime koydum. 64 basamağı son kez indim.
Alıcı çıktığı haberi geldiğinde büyücek
eşyasını iki eve, ufak tefeği oraya buraya dağıttığımız teras katına vardım.
Kitaplıkları dağıtılmış, osu busu sökülmüş,
resimleri inmiş, orada eski bir halı, burada istenmeyen ıvır zıvırıyla aslan
payının çoktan yendiği, çakallardan sonra sıranın akbabalara kaldığı bir av
gövdesi gibiydi.
Aralarda gittik geldik. Başka ülkelere, sonra
başka şehirlere. Birkaç yıllığına ya da birkaç aylığına. Dört, üç, iki, tek
kişilik yalnızlıklar tanıdı. Ama hiç böyle üzerinde pek az et kalmış, bunlardan
da sıyrılıp ağarmak için börtü böcek ve bolca güneş ışığı bekleyen bir iskelete
çevrilmemişti.
Tuhaf, yazın bir süre oturulmasın, dönüşte
bulduğumuz karafatma ölüleri bile yoktu.
Hiçbir şeyin kendi başına bir varlığı yoktur
diyor Budistler. Ben, sen, o dediğimiz, bir süreliğine bir araya gelen sayısız
unsurun geçici toplamından ibarettir. Senden alır, ona veririm, sizden
aldıklarım beni bir süreliğine ben yapar. Akış, değişim, sürekli olan budur.
50 yıl, yarım yüzyıl. Fırfırlı eteğimle terasta
diğer çocuklarla koşturduğumu hatırlayan tek bir komşu kalmış apartmanda.
Topladıkları anılarla dört bir yana dağıttığımız nesneler evin silinen hafızası
olmuş. Çivi, dübel izleriyle yaralı, boş duvarlar artık sadece kapanmışlığı
konuşuyor. Elementleri başka bütünlerin parçasına dönüşmekte, bir devir sona
ermiş.
Alıcılar genç bir çift. İki küçük çocukları
varmış. Her zaman tedbirli annemin yükselttiği parmaklıklarıyla teras tam onlara
göre.
Çember tamamlanıyor, yeni bir döngüye açılıyor
sanki. Toprağa karışan karkastan çocukların cıvıltısıyla yeni bir yaşam
doğuyor.
*
İnsan faniliği teoride belki ama pratikte güç
sindiriyor. Sarsılmış döndüm.
Demin gözüm karşıdaki binaya takıldı. Ben öylece
bakar dururken camsız penceresiz gözlerinden dev bir tankerin önce kulesi,
boşluk, ardından direkleri kayarak geçti.
Yok mu var, var mı yok.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder