Kendimi canım Issız Ada’ya atmayalı üç
yıl olmuş. Kayıplar, kazançlar, türlü değişimle ruh kıyılarımızın yeniden
biçimlendiği üç yıl. İyileştiriciliğinin şekli şemali de değişmiş ama büyülü
gücü zamanın da her türlü değişimin de ötesinde, aynı.
Bu sefer bolca martıların kanadına takıldım.
Ada onların. (Aslında İstanbul onların ama burada önplan da tekellerinde.)
Birlikte süzüldük, olmadık ağaç uçlarına tünedik. Yerime dönüp avarece
seyrettim. Kanatlarına vuran sabah ışığını, akşam ışığını. Davranışlarını. (İner
inmez kanatlarını profesyonel bir paraşütçü gibi karmaşık bir planı izleyerek
katlayıp yerleştirmeleri!.) Uçuşlarının zarafetini. Gevezeliklerine kulak
kesildim. İnsanlar kadar gürültücü ve lafazanlar. Bildiğim diğer kuşların
tersine gece gündüz tanımadan duraksız ve toplu, çığlık çığlığalar, avaz avaz.
Ama neden onlarınki rahatsız etmiyor? Dillerini anlamamak mı? Bin bir yan
anlamla yüklenmeyişleri mi? Aynı sahnenin oyuncuları olmayışımızdan mı yoksa?
Martılardan alacağım çok, vereceğim yok.
Uzandığım yerden göğü uçuşları, sesleriyle
dolduruşlarına dalıyor, çıkıyor, önümde uzanan bahçeyle birlikte bu kez
yeşillere gömülüyordum. Yeşil çit ile ağaçlar arasından göründüğü kadarıyla
karşı adayla aramızdaki su şeridinin sükunetine.
Düşünceler üşüşmeden, kafamın etini yemeden,
kaygılara kapı pencere açılmadan, arı ve boş, zamansız (zihinsiz) zamanlar
geçirdim.
Arkadaşlarımla sohbetler, keyif saatleri,
Büyükada’nın yeryüzü nimetlerine cıvıl cıvıl, rangarenk, tazecik bir selam olan
güzelim pazarı sonra. Ada etrafında, kavuruculuğunu toprağın aldığı,
karşılığında çamların kokusunu saldığı Temmuz sıcağında bir akşamüzeri
yürüyüşü..
Ta uzaklarda İstanbul’un kalabalık kıyı şeridi.
Kah puslu, sakin bir siluet kah kaynayan kazanının hatırlatıcısı rüküş
ışıklarıyla gevezeliği gözlerde de sürüp gidiyor.
Onun böyle uzak bir ayrıntıya dönüşmesi ne hoş!
İnsan maruz kaldığı algı bombardımanının zorbalığını yerli yerine oturtuyor: “Hangi
zorbalık sürgit ki seninki öyle olsun! Martıların kanadına takıldığım gibi
havalanmama bakar. Dışına çıkmaya, uzaktan süzmeye. Gevezeliğini
martılarınkiyle takas etmeye.”
Issız Ada’yı ne çok özlemişim!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder