26 Şubat 2017 Pazar

TENOR YA DA İŞİTSEL BİR TECRÜBE OLARAK EZAN

Semt, şehrin neredeyse bir binaya bir cami yönünde ilerleyen dizilişinden çok eskiye dayanıyor. Epey bir alanın tek camii iki sokak aşağıda. Açığı yükseltilen sesiyle kapıyor. Yüksek ses de yarım kavanoz tuz boca edilmiş tencere yemeği misali diğer her şeyi bastırıyor, üstüne çıkıyor.

Dayatma olarak algılamak ezici.

Onun yerine çoğu zaman kulak veriyorum.

Yeni ezanların operatik birer gösteri, iddialı yarışlar halinde icra edildiği bu devirde semt camiinin şimdiki müezzini yeteneğini dinleten bir tenor. Ama ne tenor!

Dünyanın bu kesiminden bihaber bir yerden gelmiş olsam onun pesten tize dalga dalga inişlerinde yürek deşen, ciğer yakan bir yakarışın kişisel trajedisini işitirdim herhalde. Çok içten, kapıp koyvermiş, ruhunu lokma lokma edip kanının son damlalarına katık etmekte.


Kaynakları ne kadar çoğaltılıp sesleri yükseltilir, yayıldıkları zaman bin bir ses oyunuyla uzatılırsa ezan ulvilikten o kadar uzaklaşıp müezzinden müezzine bir O ses Türkiye yarışına dönüyor sanki.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder