Havaalanı yönünde bir uçak. Yalpalayarak bir yay çiziyor.
Hızı, kanat açısı, hareketi dengesiz. Etrafıma bakıyorum, düşecek bu diyorum
ama yerde hayat havada olup bitenden kopuk sürüp gidiyor.
Güneydeydi. Kuzey ufkunda bu kez ters yönde yeniden
beliriyor. Aynı kararsız yay daha alçaktan. Düşeceği kesin.
İçindeyim. Canhıraş bir panik. Serbest düşüşte uçuşan
nesneler, savrulan insanlar. Haykırışları, ağlamaları, yakarmalar.
Göğsümde eriyik bir sınır açıldığını hissediyorum. Bir
yanında insanların cehennemi korkusu. Diğerinde uçsuz bucaksız bir sükunet. (Bir
jimnastikçinin iki hareket arasında tek ayağının üç parmağı üzerinde zamanı
askıya alarak durduğu bar gibi.) Sınır bu ikisini eşit ölçüde erişilir kılıyor.
Bana kalmış.
Çepeçevre kaosun ortasına, fırtınanın gözüne gidiyorum.
Sessiz, dipsiz.
Hepsinin silineceği an sonraya kadar zamanın dışına
çıkıyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder