19 Şubat 2017 Pazar

AN ÖNCE

Havaalanı yönünde bir uçak. Yalpalayarak bir yay çiziyor. Hızı, kanat açısı, hareketi dengesiz. Etrafıma bakıyorum, düşecek bu diyorum ama yerde hayat havada olup bitenden kopuk sürüp gidiyor.

Güneydeydi. Kuzey ufkunda bu kez ters yönde yeniden beliriyor. Aynı kararsız yay daha alçaktan. Düşeceği kesin.

İçindeyim. Canhıraş bir panik. Serbest düşüşte uçuşan nesneler, savrulan insanlar. Haykırışları, ağlamaları, yakarmalar.

Göğsümde eriyik bir sınır açıldığını hissediyorum. Bir yanında insanların cehennemi korkusu. Diğerinde uçsuz bucaksız bir sükunet. (Bir jimnastikçinin iki hareket arasında tek ayağının üç parmağı üzerinde zamanı askıya alarak durduğu bar gibi.) Sınır bu ikisini eşit ölçüde erişilir kılıyor. Bana kalmış.

Çepeçevre kaosun ortasına, fırtınanın gözüne gidiyorum. Sessiz, dipsiz.


Hepsinin silineceği an sonraya kadar zamanın dışına çıkıyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder