6 Şubat 2017 Pazartesi

ÇOK ÇOK


Telefonu kaparken sesini duyduğuma sevindim dedi. Şaşırdım. Sesimi hangi ara duydu ki? Kendininkini soluksuz boca eden oydu oysa.

Çok konuşanlarla baharatı fazla kaçmış bir yemeğin tadına varamaz gibi oluyorum. Önce. Sonra silinip gidiyorum.

Bir ara nefes almak için ee, senden ne haber dediklerinde de bu formatta söyleyecek şeyim olmuyor. Flaş flaş patlatacağım “olaylardan,” dramadan, görünür bir hareket ve renkten yoksun bir hayat benimki. İlgi, heyecan duyduğum, dikkatimi verdiğim şeyler aksiyonla değil gözlemle, sakin sakin yaşadıklarımdan gelenler: Karşındakinin transa girercesine daldığı ateşli konusuna ara vererek sana açtığı otuz saniyelik boşluğa sunabileceğin şeyler değil. Pazenin kenarına Amerikan bezi dikmeye benzer. Böylece geçiştiriyorum. Diğerinin canına minnet, lafa kaldığı yerden devam ediyor, ediyor, ediyor.

Yok, fark kumaştan öte.

Karşımdaki hayatı öğüten bir değirmen.

Bense.. şöyle bir değip geçen yel.


Böyle zamanlarda özlemini duyduğum, hayata birlikte bir alan açmak ve onu kafaların hazır kalabalığıyla tıka basa doldurmak yerine taze algıları serpiştirmek. Karşılıklı bir konuşma ve paylaşılan sessizlik.

















Hiç yorum yok:

Yorum Gönder