Telefonu kaparken sesini duyduğuma sevindim dedi.
Şaşırdım. Sesimi hangi ara duydu ki? Kendininkini soluksuz boca eden oydu oysa.
Çok konuşanlarla baharatı fazla kaçmış bir yemeğin tadına
varamaz gibi oluyorum. Önce. Sonra silinip gidiyorum.
Bir ara nefes almak için ee, senden ne haber dediklerinde
de bu formatta söyleyecek şeyim olmuyor. Flaş
flaş patlatacağım “olaylardan,” dramadan, görünür bir hareket ve renkten
yoksun bir hayat benimki. İlgi, heyecan duyduğum, dikkatimi verdiğim şeyler
aksiyonla değil gözlemle, sakin sakin yaşadıklarımdan gelenler: Karşındakinin transa
girercesine daldığı ateşli konusuna ara vererek sana açtığı otuz saniyelik
boşluğa sunabileceğin şeyler değil. Pazenin kenarına Amerikan bezi dikmeye
benzer. Böylece geçiştiriyorum. Diğerinin canına minnet, lafa kaldığı yerden
devam ediyor, ediyor, ediyor.
Yok, fark kumaştan öte.
Karşımdaki hayatı öğüten bir değirmen.
Bense.. şöyle bir değip geçen yel.
Böyle zamanlarda özlemini duyduğum, hayata birlikte bir
alan açmak ve onu kafaların hazır kalabalığıyla tıka basa doldurmak yerine taze
algıları serpiştirmek. Karşılıklı bir konuşma ve paylaşılan sessizlik.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder