27 Temmuz 2014 Pazar

ÜLÜBÜ


Sebzeci Hüseyin’in karısı Zeliha’ya, olmadık bir şey öğrenmenin gururuyla “Ülübü var mı?” dedim. Yokmuş. Ama alacağımı Silifke pazarından almıştım zaten. Derdim gösteriş.

Ülübü’nün börülce olduğunu öğrenmekle kalmadığımı, barbunya istiyorsam ak fasulye demem gerektiğini, ağzımdan barbunya çıkacak olursa elime yeşil fasulyenin yerli bir türü, “ağaç fasulyesi” tutuşturulacağını da artık bildiğimi söyledim.

Zeliha’nın yüzü aydınlandı.

“Ama Silifke’nin dili buradakinden de değişik, değil mi?”

Dağ yolunun girişindeki tezgahlarının gelen geçenin oturup sohbete koyulduğu, erkeklerin kadınlarla birlikte tembel ev hanımları için bamya ayıklarken dedikoduyu koyulttuğu köşesinden oğlu güldü: “O da bir şey mi. Burda ağız mahalleden mahalleye bile değişir.”

Zeliha komşu köylerden örnek verdi:

“Böyle sonlarını uzataa uzata konuşurlar. Öğrenilir ama. Başka yere gelin giden, bakmışın konuşmalarını kapıvermiş."

*
Silifke’deki en beklenmedik ve hoş keşfim Halk Kitabevi oldu. Sahibi Yaşar bey, esaslı bir kitap kurdu. Son gidişimde, benim ülübü çıkışım gibi bir keyifle, “Burada sizin daha ne çevirileriniz var” deyip Krishnamurti kitaplarını gösterdi.


Silifke’de Krishnamurti?!.

“Elbette! Ben çok severim, okuyanı da epey.”

Duraksadı. Osho da var diye ekledi. Yüzüm buruşunca güldü. “Tahmin etmiştim. Aynı kefeye konamaz tabii.”

İşte bu Halk Kitabevinde Yaşar beyin tanıştırdığı okur yazar takımından Mustafa İnceoğlu’nun “Silifke yaşamından nasiplenmem” dileğiyle imzaladığı kitabı Silifke Yaşam Kültürü’nü okuyorum.

Tarım ve hayvancılığa dayalı konargöçer, yarı konargöçer ve yerleşik bir geleneksel tarihin olanca sözlük dağarı beni büyülüyor. Eskimoların karın kırk haline kelime üretmesi gibi çeşitlenmiş hayvan-bitki tanımları.

Azgan, zivircik, develik, tepsi, itburnu, çoban çırası, çetirez, karağan, kıldır kavak, geven, acı yavşan, puturak, körmen, şalgaba.

Körpe: Yeni doğmuş keçi yavrusu.

Oğlak: Altı aya kadar keçi yavrusu.

Çebiç: Bir yaşında keçi yavrusu.

Yazmış: İki yaşında dişi keçi.

Fonsa: Cinsiyeti belirsiz keçi.

Kabış: Boynuzsuz davar.

Savruk: Keçinin çiftleşme arzusu.

Siyginlik: Tekenin çiftleşme bildiren sidik kokusu.

Yüğürme: Tekenin ve keçinin çiftleşmesi.

(Deve cinsleriyle çeşitli yaşları da boduk, köşek, dorum, kayalık, lök, buhur, daylak, kükürt ve daha nicesiyle ifade ediliyor. Bortlama, buzulama ve ıhmak vd bolca kelime de çeşitli fiilleri için.)

Ya sesleri:

“Dağ koyunu, dağ keçisi meler. Tilki beğirir ('dilki beğirden' diye üzüm cinsi var). Çakal pavkırır. Kurt ulur. Diğerlerinin pek önemli bir sesi yok. Ama domuzlar horkuldar.”


Kör cahili olduğum ama öğrenmekten haz aldığım bütün bir yaşam.

.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder