45 saniyelik video bana İşte bu! dedirtti.
Dondurulmuş görüntüde ortaya yayılmış rasgele şeyler.
Kırık dökük, kimi bütün halinde nesneler. Bir döküntü yığını.
Kamera, önlerine yerleştirilmiş ufak bir çerçeveden
bakıyor. Onunla birlikte şapkalı, üniformalı bir postacı portresi görüyoruz.
Derin bakışlı, kara gözleri uzaklara dalmış, sert hatlı bir adam.
Bu karakteri açık seçik görmemize yetecek kadar durduktan
sonra çerçeveden çıkarak yığının etrafında bir yay çiziyor.
Az önce güçlü bir portrenin bileşenleri olan nesneler
dağılıp iç sıkıcı bir hurda yığınına dönüşüyor.
45 saniyede anlam, bulunuşu ve çözülüşü.
Evet, bu bir tersten gidiş. Başlangıç noktası belli bir
resim. Görünürdeki karmaşa ise onun oyuncaklı bir şekilde kurulmasına hizmet
etmiş.
Ama anlamın verili değil, yaratılacak, bulunacak bir şey
olduğu gerçeğinin etkili bir metaforu olmasına bu gölge düşürmüyor.
Yolu başkalarınca açılmış, çağlar boyu derinleştirilerek
pekiştirilmiş anlamlara gözünüzü açıp bunları ezelden beri var bilerek
benimseyebilirsiniz. Bu sizi, aha! tam
buradan bakacaksın diyerek yerleştirilmiş çerçevenin önüne mıhlayabilir.
Ama kurcalayıcılığınız ağır basar da çerçeveden kayacak
olursanız, anlam adına hazır hiçbir şey olmadığını (talihliyseniz fazla altüst
etmeyen bir sarsıntıyla) görmeniz an meselesine dönüşür.
Anlamın keşif değil, icat konusu olduğunu.
Gerisi, mucidin siz mi, öncekiler/başkaları mı olacağına
kalır.
Elinizden tutup sizi yerleştirilmiş çerçevenin önüne
götüren kamerayı mı izleyeceksiniz?
Yoksa yığına dalıp kendi noktalarınızı kendinizce
birleştirerek bambaşka anlamlara mı çıkacaksınız?
.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder