13 Mayıs 2011 Cuma

KENDİNE ÖZGÜ BİR HARİTA

Yeni tanıştığım birileri üç ya da dördüncü cümlede “Burcun ne?” diye sorduğunda..

Merhabalaşalı gün dolmamışken buna neden itibar etmediğimi uzun uzadıya anlatmak olmayacak. Hem bakıyorum soru, “Neredensin?” ile eşdeğer. Nerede durduğunu, yola nereden devam etmenin uygun olacağını kestirmeye çalışıyor karşımdaki. Yön tayinine. Burç da yetmiyor, onu “İçinden mi?” karşılığı “Yükselenin ne peki?” izliyor.

Pekala.

Elimizde ne araç varsa etrafımıza onun göz deliğinden bakıyoruz madem (“Elinizde hepi topu bir çekiç varsa, karşınıza çıkana çivi muamelesi yaparsınız”), “lazım olabilir” çekmecemden bulup çıkardığım imge-simgelerle bir harita da ben işleyeyim kendime.

Burcum Kunduz. Bastığım yerin altından girip üstünden çıkmayı seviyorum. Deşmeyi. Çeşitli akışları burada kesip orada salmayı; barajlar kurmayı.

Dişlerim bu yüzden kuvvetli. Çenem.

İletişim evindeki ayarı şaşabilen laser ile birleştiğinde bu, olmadık bir delicilik, pervasız bir yıkıcılıkla sonlanabiliyor.

Bazen.

Yükselenim Bukalemun. Sümerbank basmalarının desenlerinden yağmur ormanlarının yaprak örtüsüne, neyin üzerinde, kenarındaysa onun dokusunu alır. Alırmış gibi yapmaz. Gerçekten alır. O olur. Bir süreliğine. Sonra yoluna devam eder.

İlişkiler evine Yemeni Dikici arketipi bakar. Sık dikişler, ardından uzun boşluklarla karakterizedir bu ev o yüzden. Enerjisi kesintisiz değildir. Yoğunluk dönemi cevapsızlık dönemleriyle kesintiye uğrar.

Bu evin alt yöneticisi iki yaşayışlı Yunus’tur. Ne hep suda ne hep havada. Onu böyle dalıp dalıp çıkmaya bırakmak, sadık bir köpek gibi davranmasını beklememek gerekir. Ama kalburun üstünde kalanlara hep döner.

Yürek Sincap’tan sorulur. Yardımcısı Ejderhadır. Böylece tezgahın başında duygular olduğunda alabildiğine yoğunluk (Ejder), alabildiğine oyunsulukla el ele gider. Zıpzıp, hafif, ağır. Ağaçların tepesinden baş aşağı bakış ile mağaraların diplerinde mayalanmaya bırakılış.

Enerji Evinin yol göstericisi bildiğimiz Beethoven’dur. Kontrastlarla beslenir. Süregiden örüntüler bir süreliğine yatıştırıcı gelse de besini uzun vadede çeşitlilik, zıtlıklardır. Ritmi kırmayı, sıçratmayı sever. Sevmek zorundadır; böyle işler.

Astarı böyledir kumaşının.

Yüzüyse.. inadına tek tip. Bir hafta boyunca sadece pazı yiyebilir. Gündelik rutine bir otistik kadar bağlı kalabilir. Sıkılmaz. Değişiklik aramaz.

Toprağını durmadan havalandırdığı, kazdığı, burnunu sokmadığı yer bırakmadığı iç alemidir.

Kunduz işte!

Bilmem açıklayıcı oldu mu böyle?

.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder