16 Haziran 2010 Çarşamba
BEDENLER ALEMİ
Arkasında iri puntoyla yazılı olanı tekrarladı gişedeki genç: “65 yaş üzerine indirim var.” 35’ten sonrasının uzak bir asteroit kuşağı gibi, kuşağın yakın-uzak uçlarının da eşit göründüğü yaştaydı. Teatral bir irkilmeyle ben yine de üzerime düşeni yaptım.
Elimde tam bilet, kafamda ömre, bedene, onun girip sokulduğu hallere ilişkin yığınla ucuz çeşitleme, gülerek girdim siyah geçitten içeri.
Dev ekranlarda yavaşça akan kadın-erkek yüzleri karşıladı. Birazdan ötesine, katman katman derinliklerine dalacağımız gündelik alemden alışık olduğumuz görüntüler.
Her yanı siyah mekana insanı hizaya sokan bir giriş.
Siyah. Ölümün siyahı değil de, dikkat dağıtanların karartıldığı, anlatılanın öne, ortaya, çiğ olmayan güçlü bir ışık altına tek başına getirildiği fon. Saygının siyahı.
Hemen ardından bir yol ayrımı geldi. Duyarlı olabileceklerin atlamaları için uyarıldığı bölüm: Başlangıç!
Döllenen yumurtanın birkaç saatlik halinden 33 haftalığa kadar embriyolar.
Bilincine çok sonra varabildim ama böyle bir sergiye yaraşır tempo daha buradan alıyor izleyiciyi. Bir doğa tarihi müzesi filan gezer gibi, dikkatim toplana dağıla değil, mükemmel belgelemeye de zaman ayırarak, sergilenenlerin üzerine titrediğim hissiyle gezdim. Görünen o ki istisna olmaktan da uzaktım. Hiç tenha değildi. Ama çıt çıkmıyor, insanlar en fazla fısıltıyla tek tük konuşuyordu. Yanında birileri olanlar da büyülenmiş, yalnızlaşarak.
Korumada kullanılan teknikle renkler ölü değil. Ne de abartılı. Bedeni iticileştirmiyor, dikkati olması gerektiği yerde tutuyorlar. Saygıyla sevgi karışımı bir yakınlıkta.
Ve sonra, beden deyip geçtiğimiz muazzam kontrpuanın dilim dilim fasetaları. Kemikler, kaslar, sinirler, damarlar, organlar, sistemler. Diğerleri çıkarılarak tek başlarına ya da ikili ilişkileri içinde verilişleri.
Duruşlar.
Artık üzerinde olmayan tek parça halindeki derisini pardösü gibi parmağına asıp kaldırmışı.
Kasları, sinirleri, bir yanı açılmış kafatasından görünen beyni, gözüyle oturmuş satranç oynayan.
Kol boyu uzattığı elinde fırçası, ölçek alan ressam.
Parmak uçları üzerinde balerin.
Amerikan futbolunun bir anında rakibiyle omuz omza gelen atlet..
Basitten karmaşığa, oradan da en karmaşığa; bütüne: Açılarak normalde kapladığı alanın 3-4 katına genişleyen vücut. Her bir parçası saydam iplerle çatıya asılmış. Gösteriden sonra dolabına kaldırılan kukla gibi. Ne kukla ama!
Beden. Hastalıkları, anomalileri, sağlığı, ölümüyle.
Alışık olduğumuzun, yüzeyin altındaki güzelliği. İşleyişinden gelen güzellik. (Grandeur.)
Derken dev bir sürpriz! (Ama artık onu da yazmayacağım.)
Güne, güneşe, sıcağa, allak bullak edici bir konserin son notasına asılmış kalmış gibi çıktım.
Sürüp giden bir huşuyla.
Helal sana Gunther von Hagens!
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
dev supriz neydi??? cok merak ettim. (ayip bisiydiyse soleme.)
YanıtlaSil