Sıkça “Hah işte, tam öyle!” diyerek bir kitap okuyorum: A mind of its own (Kendince bir zihin), Cordelia Fine. Beynin zihin oluşumundaki işleyişine, zaafları ve avantajlarıyla bu işleyişin kendine özgü tuhaflıklarına eğiliyor. Yanılgıları, yanılsamaları kuşkuya yer bırakmayan bir kesinlikle inandırıcı kılmasına. Kaygan zeminlerde son derece şaibeli temeller üzerine bina ettiğimiz kanıların, yargıların verdiği şaşmazlık hissine.. Tam da şu sıra okunacak şey, değil mi?
Beyin, işi başından aşkın
bir merci. Önceliklerini zaman ve enerji tasarrufu gözeterek sıralaması
yaşamsal olabiliyor. Az veriden bütüne varmak, kısa yollar, kestirmeler.
Deneyimle birlikte genellemelerde ustalaşsa da arada (sık sık) fena halde
çuvallayabilmesi göz ardı edilecek şey değil. Leb demeden karpuzu anlamasına
iki yakın örnek. İlkini bu sabah bir arkadaşımdan dinledim. Gecenin bir vakti arabasını
ucuna bıraktığı çıkmaz sokaktan ortalığı ayağa kaldıran korna sesleriyle dışarı
fırlamış. Arabasını oradan çekmesini kabaca bildiren şoförle epey dalaşmışlar.
Fotograflayıp içeri girmiş. Fotografa bakarken aracın üzerindeki POLİS yazısını
görmüş ve olmadık kabus senaryolarıyla uykusuz bir gece geçirmiş. Sabah bir
daha baktığında gördüğü yazının arkadaki bir kordondan yansıdığını, o arabayla
ilgisi olmadığını fark etmiş.
İkincisini de ben yaşadım.
Bir hafta kadar önce tüp gaz getirtmiştim. Deprem yeni olmuştu, bunu konuşurken
ne kadar ödediğime dikkat etmedim. Fişe sonradan baktığımda artışın bu
enflasyonda bile fazla olduğunu düşünüp su ve mutfak gazı aldığım bayiye gittim
(alnında dev gibi İPRAGAZ yazılı bir dükkan). Aygaz kaç para dedim. Kasadaki
şaşırdı, abla bizde Aygaz yok.
“Ama bana Aygaz getirdiniz!”
“Yok abla, biz Aygaz
satmıyoruz.”
İkimiz de şaşkın, döndüm.
Bugün su getirttiğimde sordum. Her zamanki adamım Mehmet tekrarladı:
“Abla ben getirmiş olamam,
bizde yok.”
İçi rahat etsin diye geç
içeri, bak, dedim.
Kapağı açtık. ..GAZ
okunuyordu. İşte, dedim, kendimden emin!
“Abla, biraz daha
çevirirsen devamını göreceksin.”
Ve süklüm püklüm gördüm:
İPRAGAZ.
Fahiş fiyata satmak için
başka şey satıyorlar (neden ki??)- kazıklanıyorum zincirinin ucunda insanı aklından kuşkuya düşüren madalya
gibi bir hata.
Daha da ilginci: Tezgahın
altındakinin AYGAZ olduğuna kani olduğum sürece zihnimdeki resminde tüp metalik gri idi, Aygaz
rengi. İPRAGAZ olduğuna uyandığım an “gerçek” renginde, mavi olarak görmeye
başladım!
Kendinden gayet emin, “İnan
bana! Sana gerçekleri söylüyorum” diyen kırışık buruşuk bir et parçası.
(Allahtan onu katlanılır kılan şeylerden biri de kendini tiye alabilmesi.)
Akıntısına kapılmadan
kenara çekilip “Sahi mi?” diye sormayı ihmal etmemeliyim. Ancak o zaman durup yaptığı
işlemleri gözden geçiriyor. Bir tüp mutfak gazından daha karmaşık, katmanlı
şeylerde yanıldığını kabul etmesinin tek yolu da kendi kendine uyanması. Yoksa
hiçbir mehmetin onu aldığının A değil B olduğuna inandırabilmesi mümkün
olamıyor.
İşte onun için, kan
beynime sıçradığında, yüreğim buz kestiğinde, paniğe kapıldığımda yol yakınken
ona dönüp “Sahi mi?” demeli.
Kitaptan notlar düşmeye
devam edeceğim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder