22 Mart 2022 Salı

TEPKİ

Ukrayna’nın işgaline bu yaygın tepki bir umut bundan böyle benzerlerini caydırır mı?

Tepkimiz objektif değerlerden, sağlam bir mantıktan kaynaklansa ve sonuna kadar gidebilen bir güce dönüşebilse belki öyle olurdu. Ama her şey gibi o da yekpare ve tutarlı bir bütün değil. Orasından burasından itilip dürtülmelerle harekete geçen, yükselen, bir zaman sürüp hedefe varsın varmasın, enerjisini tükettiğinde sönen bir atılım.

Görüşümüzü kendi dünyamız kaplıyor, orada olanı da fazlasıyla büyütüyoruz. Ukrayna! Biz iki arada bir deredeyiz ve her taşın altında Amerika’yı, sadece de onu gördüğümüzden Amerika nefretimiz Rusya’ya duyulacak bir infialin önüne geçiyor, failin açıkça o olduğu durumda bile tepkimiz Rusya’dan önce/fazla Amerika’ya yöneliyor. Amerika’ya yönelik haklı bir kuşku, güvensizlik, derken nefret kültürel kodlarımıza işlemiş. Amerika’da bunun yerini Rusya nefreti ve ne yapsa kendine hak bilme, ayrıcalık alıyor. Ukrayna’yla dayanışma hisleri mi, bu vesileyle dişlerin bir kez daha ezeli düşmana geçirilmesi mi? Histeriye varan kitlesel bir gölge yansıtması, şeytan taşlaması mı? Rusya’da Amerika, Amerika’da Rusya. Aslında konuşan bu nefretler değil mi? Ukrayna araya kaynadı kaynayacak bir tetikleyici. Acınası halde olanın apaçık o olduğu yerde bile tepkiyi oluşturan unsurların neredeyse ihmal edilebilir bir parçası kalıyor.

Ukrayna’ya yakılan ağıtlar, onu öyle edene yağdırılan lanet kendi çerçevemizi doldururken dünyanın her yerinde bir mi? Batı dışında? Şimdi Tayvan etrafında hır çıkaran Çin olursa bir Ukrayna tepkisi de o alır. Ya saldırganlık Amerika’dan gelirse?

Tepkimiz sığırcık ya da balık sürüleri gibi çok sayıda nedenle oluşuyor, şuraya buraya yöneliyor, yoğunlaşıp dağılıyor. Bu etkilerden biri kuşkusuz resmi anlatı ve propaganda. “Özgür dünya” ile totaliter rejimler arasındaki farkı bir yazıda rastladığım şu saptama iyi anlatıyor: Rus yazar duvarın yıkılmasından sonra ABD’ye yerleşmiş. “Bizim orda önümüze sürülenin propaganda olduğunu bilir, ciddiye almazdık. Burada insanlar propagandanın propaganda olduğunun farkında değil. Ben Rusya’da değil burada Marksist oldum.”

Her kafadan aynı sesin çıkması ve bunun farklı düşünmeye karşı bir engele dönüşmesi hiçbir yerde hayra alamet değil.

Sonra ucu kızdırılmış bir şiş aniden batırılmış gibi sığır duyarsızlığında kalmış sürü duygulanımımızın derin bir sarsıntıyla uyandığı anlar oluyor. Yüzlerce kaçak göçmenin denizlerde boğulmasıyla uyanamamış merhametimiz cesedi kıyıya vuran bir küçük çocuk ile şahlanıyor. Geceyi aydınlatan havai fişek misali barutu tükendiğinde de dağılıp gidiyor.

Sıradan insanlarla yönetimler arasında da bir araçlığı var tepkinin. Daha sonra çalınacak minarelerin kılıfı olarak kışkırtılıp döne döne kullanılıyor. Yönetimin kendine yöneldiğinde ise yok biliniyor, eziliyor, artık yerine göre. Ağırlık güç sahiplerinde, gerisi kof kalabalık.

Tepki, iradesini koruyan bir güç olarak da kolektif hafızada yer almıyor. Öyle olsa tarihten ders alıp hayatımıza geçirirdik. Birinci, ikinci derken üçüncü dünya savaşıyla yanak yanağayız.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder