Rus işgaliyle binlerce
insan komşu ülkelere sığınırken kalbur da bir o yana bir bu yana sallanmaya
başladı.
Sosyal medyada Batı’dan
derlenmiş yorumlarda bunların Suriyeliler ya da denizi aşıp gelenler gibi
olmadığını, “senin benim gibi insanlar” olduğunu vs okudukça öfkelendiğimi
hissettim.
İnsan dediğin beyaz,
Hıristiyan, en aşağı orta sınıf olmalı ki kapın açılsın öyle mi!?
Sonra bir durul dedim
kendime. Bu, kişi kendini akıntının tersine yüzerek esaslı bir farkındalık
ve çabayla eğitmedikçe ham insanlık hali. Onlar hiç değilse “din kardeşlerine”
ve şimdilik kabul gösteriyor ya biz? Eşit ekonomik koşullarda tepkimiz ne kadar
ve nasıl değişirdi peki?
*
Şef ve Verbier Festival
Orkestrası yönetmeni Valery Gergiev’in Putin yanlısı görüşleri konusunda
Ukraynalı arkadaşım tavrımızı sormuştu. “Sanatçının ahlaki pusulası olmalı
mıdır? Yoksa sanat her şeyin üzerinde midir?”
Tam da sanatı her şeyin
üzerinde görmediğim için sanatçıdan sanatı dışında bir beklentim olmadığını yazdım.
Kamuya mal olmuş insanların belirli bir etkisi olduğunu kabul etmekle birlikte
bunu gözümde fazla büyütmediğimi. Her ne kadar soylu, doğru, evrensel olduğuna
inansam da kendi görüşlerimi, tavrımı yansıtmasını beklemenin hepimiz kadar
yanılgıya açık ölümlüler olan sanatçıların omuzlarına yüklemediğim bir yük
olduğunu. (Gerçekten de, evimi yaptıracağım mimardan benimle aynı şeyleri
kınamasını bekler miyim? Diş hekimimden belirli bir tavra benimle birlikte
karşı çıkmasını? Görüş şiddete dönüşmediği sürece düşünceden ibaret kalır.
Polisliğine kalkışır mıyım?)
Verbier Festivali açıklamasında
(https://www.verbierfestival.com/en/media-release-2022-02-28/?fbclid=IwAR3vCBXbvBSM9e7-EIJfr1DDjj3b-DFCkyP8sN3WXw4JoG431V0eHZA22IU)
şöyle denmiş:
“Verbier Festivali çalışanları,
idarecileri ve yönetim kurulu Rusya’nın Ukrayna karşısında sergilediği korkunç saldırganlığı şiddetle kınamaktadır. Rusya rejiminin Ukrayna halkına dayattığı ihlali
üzüntü ve dehşetle izlemekteyiz. Onlar ve saldırganı geri püskürtme cesaretleri
için dua etmekteyiz. Verbier Festivali öteden beri müzik aracılığıyla genç
ve yaşlı her millet, kültür, geçmiş ve inançtan insan arasında köprüler kurulmasını
desteklemiştir.”
Dönüp bir daha okudum,
hayır, vurguladığım kısım gerçekten böyle.
E hani her inançtan (bu
içine görüşleri de almaz mı?) insan arasında kurulacak köprüler?
Savaşla birlikte müthiş
bir siyah-beyazlık, tarafgirlik ve kendi safından, görüşünün haklılığından hiç
kuşkusuz bir emin olma hali baskınlaşmaya başlıyor.
Ahlak polisliğinin ne
kadar tuzaklı bir görev olduğu sakin kafayla idrak edilmiş olsa da bu ateşli
ortamda unutulup gidiyor.
Neredeydi bu ahlak
pusulası şaşmaz zevat Irak’ta, Suriye’de, Libya’da, oluk oluk kanayan Yemen’de?
*
Yuval Noah Harari, tarih
anlatılarımızdan başka bir şey değil derken haklı. Anlatılarımızın temeli, can
damarı da neyi kendimizden sayıp saymadığımız.