7 Aralık 2019 Cumartesi

DONNA KARAN


Bir arkadaşım, Donna Karan’a yıllar önce İstanbul’u gezdirmiş. Eminönü curcunasına, kalabalığa daldıklarında gözü kılık kıyafette olan modacı, neyin üzerine geçirildiklerine hiç aldırılmamış el örgüsü yeleklere, komşu parçayla tek ortaklığı bağırtkan cümbüşü olan pazen entarilere, çizgileri, puanları, desenleri kıpır kıpır bluzlar, gömlekler, başörtüler, şalvarından ütülüsüne biçim biçim tarza, malzemeye bakıp heyecanla “Bu nasıl bir özgürlük!” demiş. “Dipsiz bir ilham kaynağı.”

Hafızamın raflarından sık sık indirip çeşitli ışıklar altında baktığım gözde anekdotlarımdan bu.

Bazen tembellikten bazen aldırışsızlıktan, kimi zaman da seçimli bir karşı duruştan çizgi dışına çıktığımda kılıf ederek tepe tepe de kullanıyorum onu.

Çizgi dediğim bildiğimiz çizgi. Ele güne sergilediğimiz, öyle de kabul görmüş, ince ince işlenmiş, fena halde özdeşleştiğimiz, haliyle de halel gelmesinden ölümüne korktuğumuz imajımız.

Ah o imaj! Zevkli, çok zevkli, görgülü, yaratıcı.. Sıfatlar şıklaştıkça daralan ve kendini başkalarına da dayatmasıyla daraltıcı bir nevi korse.

Zevkin gereklerini zevkli insan imajını sürdürme zorlanımından ayırmak hiç kolay değil. İçten geleni kendi kendime olduğum zamanlarda bile kendime şaklattığım “O öyle olmalı-bu böyle olmaz” kamçısından.

Donna Karan’ın hayran olduğu özgürlük, işlevin güzellik arayışının önüne geçmesinden mi doğuyor? Yoksa seçkinliğin, züppeliğin dayattığı sınırların yanına bile yaklaşmamaktan mı?

Rüyalarında bile derli toplu, şık olduklarından kuşkulandıklarımı düşünüyor, Donna Karan’ı arkama alıp hınzırca gülerek gözlerine limon sıkmışım gibi irkileceklerini hayal ettiğim işler yapıyorum.

Son manifestom, daha sıcak olsun diye aldığım pazen çarşaf ile daha önceki pazar faslından yastık kılıfı.



Donna Karan!




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder