Bir Şeyi Farklı Yap’tan (Bill
O’Hanlon)
“Bilgelik peşinde dünyanın gitmediği yeri kalmamış
bir adama dair bir öykü vardır. İnsanları harekete geçirenin ne olduğunu,
dünyanın nasıl döndüğünü öğrenmek istiyormuş. Arayışı onu pek çok yönteme
götürmüş. Bir dinden diğerine spiritüel disiplinleri incelemiş. Savaş
sanatlarına, spora, yogaya ve diğer bedensel disiplinlere dalmış. Akademik
disiplinlerde, matematik, fizik, ekonomi, coğrafya, jeoloji, sosyoloji ve
antropolojiyle arayışına devam etmiş. Derken sıra psikolojiye gelmiş.
O vakte dek insanlar ve hayata ilişkin bir
parça hikmet kazanmışmış. Ama ortada epeyce de yorum olduğunu sökmüş. Sonraki alana
geçmek için psikolojinin özüne varmayı gerçekten istiyormuş.
Böylece kitaplığa gidip kısa ve özlü,
spekülasyona, yorumlara en az dayalı bir kitap aramış. Tam kendine göre
olduğunu düşündüğü bir kitap bulmuş. Adı Psikolojinin Kanıtladıkları imiş.
(Epey de ince bir ciltmiş.) Okudukça psikolojinin kesin olarak kanıtladığı tek
şeyin sıçanlara labirentlerde yollarını bulmayı öğretebileceğiniz, sıçanların
da labirentlerde giderek daha da hızlı koşturmayı öğrenecekleri olduğunu
görmüş.
Bunu bir üniversite öğrencisi olarak
yaptığımdan nasıl olduğunu biliyordum. Beyaz bir sıçan alır, labirentin başına
koyarsınız. Yerinden çıkarılabilir bölmelerle dört olası çıkış vardır, böylece
labirent örüntülerini çeşitleyebilirsiniz.
Deneyi başlatmak üzere tünellerden birinin
sonuna bir parça peynir koyarsınız. Diyelim peyniri 4 numaralı tünele koydunuz.
Sıçanı labirente bırakırsınız. İlk tünel
boyunca gider, burada ne çıkış ne peynir vardır. Hayvan açtır, ikinci tünele
girer. Ne çıkış ne peynir. Üçüncü tünel. Ne çıkış ne peynir. Dördüncü tünelde
nihayet çıkış ve peyniri bulur. Sıçanı alır, teşvik için biraz daha aç bırakır,
yeniden labirentin başına koyarsınız. Kalıp tekrarlar. İlk tünel, ikinci tünel,
üçüncü tünel, peynir yok. Sonunda yine dördüncü tünele varır ve bu karmaşık
labirentte yolu ile yiyeceği bulur. Çok geçmeden elinizde artık kurnaz bir
sıçan vardır. Labirentin başına bıraktığınızda doğrudan dördüncü tünelin yolunu
tutup yiyeceği hemen bulur.
Tutar, dördüncü tüneli kaparsınız. Acımasız bir
psikoloji öğrencisi olarak sıçanın eski bir örüntüyü unutup yenisini
öğrenmesinin ne kadar zaman aldığını ölçersiniz. İkinci tüneli açıp peyniri
oraya koyarsınız. Sıçanı labirentin başına bırakırsınız. Doğrudan dördüncü
tünele yönelir. Ne çıkış ne yiyecek. Aynı yolu geri gider, kafası karışmıştır.
Gider gelir, siz de bu geliş gidişlerini
sayarsınız. Sonunda iyiden iyiye acıkmış, dördüncü tüneli bırakır. İlk tünele,
ardından ikincisine dalar ve peyniri bulur. Peyniri ikinci tünele yerleştirmeye
devam ederseniz, fare sektirmeden ikinci tünele yönelmeye başlar.
Adam tüm bunları okur. Psikoloji kitabını rafa
geri koyar ve düşünür: ‘İnsanlar ve dünyanın işleyişi konusunda hikmet
arayışımda bundan alabileceğim sınırlı bir dersten ibaret. Sıçanlar ile
insanlar arasında büyük bir fark var. Şimdiye kadar öğrendiğime bakılırsa
acıktıklarında sıçanlar eninde sonunda farklı bir tünele dalıyor. İnsanlar ise
peynirin en sonunda orada olacağı düşüncesiyle döne döne aynı tünele giriyor.
Peynir bir kez orada olmuş ise hiç kuşku yok yine orada olacaktır.’
Kendi uygulamamda bazılarının kimi zaman
dördüncü tünelin sonunda bir sandalye çekip oturup beklediklerine bile tanık
oldum. ‘Ben burada kalayım da peynir eminim çok geçmez, burada olur’ diye
düşünürler. Akıllarından şöyle şeyler geçer: İçinde yetiştiğim ailedeydi,
demek ki burada olmalı. Ya da: Burada, son ilişkimdeydi, kesin burada
olacaktır. Veya: Burada olması kulağa mantıklı geliyor, o zaman
bekleyeyim.
Sıçanların tüm bildiği aç oldukları ve peyniri
henüz bulmadıklarıdır. Öte yandan insanlar on yıllar boyu inançlarıyla karın
doyurabilmiştir.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder