Şehrin renksizleşmesi/tek renklileşmesinden konuşuyorduk.
Hızla kalbur altına kayıştan. İnsanlar kendi baloncuklarına çekildi dedi
birimiz.
*
Baloncuk, inşası, havalandırılıp can pompalanması, onu
paylaşmak üzerine düşünüyorum.
Hayatiyeti olmayanı, kalmayanı, zehirleyeni, pas
tutturanı, körelteni, olmuyorsa bunlarla ilişkilenme biçimini değiştir. Gücün, isteğin, kaynakların ne kadarına
elveriyorsa.
Dikkatini yapamadıklarından, yapılamayandan çek,
yapabileceğine ver. Mecazi-gerçek, çerçöpü ayıkla, kafandan başlayarak zemin
aç. Karanlık karanlığı, yakınma yakınmayı çekiyor. Çekmesini istediğini besle.
Güzelliklere mutlaka bol yer olsun: Konularını ve algısını çoğalt,
derinleştir. Sev. Sevebildiğin her şeyi. Sevemediklerine diş sıkma, sal,
uzaklaş. Merakını çapala. İlgilerini körükle. Dinle. Kulağını kafanın içindeki takılmış
plaklardan al, hayata, yanı başındakine aç. Azı çoğalt, fazlayı tahliye et.
Hareket et. Kımılda. Yürü. Daha çok yürü. Gez. Gör. Günü renklendir, tatlandır.
Bunları para saçmadan, tüketimde saçmalamadan sürdür.
En yakının kal. Yuvan içinde, zaman senin olsun.
Derken geçenlerde Çağlayan’la Zeyno’nun atölyesine gittik.
Doğum günümü Kuzguncuk Balıkçısında, üçümüzün paylaştığı mumsuz irmik
helvasıyla bir kez daha kutladık. Ocakta çıtır çıtır ateş, damağımda çıtır
çıtır balıkların tadı, içeriye ayazı pencerenin dışında bırakan kış güneşi
akıyordu. Arkadaşlarımla bir arada, yaşadığıma bir kez daha sevindim.
Çıktık. Karşı kaldırımdaki dükkan dikkatimizi çekti.
Dada. Hoş, şık. Fazla mı şık? Girelim dedi Zeyno. Girdik. Fon olmayı iyi bilmiş
gayet sade, ince zevkli bir mekanda çeşitli zaman ve yerlerden mutfak
nesneleri. Bakır, kristal, tahta, gümüş. İri ve ufak. Hoş karşılandık. Likör
ikramını geri çevirmiştik ki Ayşe hanım kapıdan giren güler yüzlü gençten
kadını dükkanın sahibesi olarak tanıttı.
Tanıştık. İçten, sakin. Heyecanlı. Aslı hanım dükkanı,
gezileri ve nesne toplamalarını anlattı. Ölenlerin dağıtılan evlerine
pençelerini geçiren eskiciler, onların toptancılığı gibi değil; rüzgarlarla
bunlardan uzaklara yayılan objeleri tek tek, seçerek alışını. Çeşitli temalar
halinde bir araya getirerek önce göze gönle, ardından edinmeye sunuşunu.
Şimdiki konu mutfaktı, önceki yazı ve yazmak imiş, sonraki tekstil.
Baloncuğunu yaratmak, başka baloncuklara kapılar açmak..
Ama zaten içindekilerden önce duvarındaki, dükkanın varlık nedeni, başka bir
alan açmak üzerine olan yazı dikkatimi çekmişti. Hayhuyun ötesinde başka bir
zamana kaymak.
Gül mü, ahududu mu? Bu kez likör ikramını kabul ettik.
Minicik kristal kadehleri, sivrilmeden incelmiş bu zevke kaldırdık.
Züppeleşmeyen, dostça olgunlaşmış bir zevk.
Çıkarken, baloncukların sudaki eşmerkezli dalgacıklar
halinde iç içe geçerek yayıldığı bu akışkan anların ne kadar değerli olduğunu
hissediyordum.
---
Dada için
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder