Bir yıl önce bugün sigarayı bıraktım.
Kendimi geçen zamanın hesabını tutarak çekimine geri
kapılmaktan koruma girişimi değil bu, sadece damdan düşercesine oluvermesini
gülümseyerek ve de şükranla andığım bir gün.
Yaşadığın gerçekliğin doğruluğundan kuşku duymamak için
onunla çelişen diğerlerini, öncekileri ayaklar altına alma (sigara içtiğim
zamanı yerden yere çalma) ihtiyacı da değil. Alışkanlığın vaatlerinin yaldızı
patır patır dökülüp kendinden ibaret kaldığında yeterince tuhaf, itici,
üzüntü/acıma uyandırıcı.
Bütün bağımlılıklar gibi bir dopamin vaadi. Devam et,
tekrarla, mutlu ol. Oysa kötü sevgili gibi; ödülün sevgilinin varlığı olduğunu
sanıyorsun. Halbuki yokluğunun kendi yarattığı sıkıntısından bir kez daha
kurtulmaktan ibaret. Doğurduğu zorlanımla, bu sıkıntıyı aştığında seni asıl
mutlu edecek yokluğundan koruyor.
Sigarayı bırakırsam nefesim kesilecek gibi gelirdi. Öyle
olmadığı belli ama insanı takıldığı yerde tutan, başta bu takıntıyı yaratan us
dışılık zaten.
Kedinin kokusunu aldığı anda kaçacak delik gerekiyordu
içimdeki fareye. Sigara o delikti. Önüne en enti püfünden en irisine bir engel
mi çıktı, yak bir sigara, tüy deliğine. Bırakalı ne getirirse getirsin anda
kalma becerim güçlendi. Tamam, elbette tek başına sigarasızlık sayesinde değil,
yine de kaçacak delikleri kapamanın bunda epey bir rolü var.
Zamanı yapılandıran bir iskelet, tempo tutucu, işaretleyiciydi.
Noktalama işaretleri gibi. Sonu getirilen, ara verilen şeylerin, sevincin, isyanın,
soruların, havada asılı kalışların nişanı. İskeleti gittiğinde zaman başta
yığıldı, biçimsizleşti, temposu şaştı. İnsan boşluğun kalıcı olmayışına
güvenebilir; bir yapının çözülmesi başkalarına yol veriyor. Aklım bir sonraki
kaçışta yaşamadığımda zaman, serin yere konan bal kıvamına geliyor; yoğun.
Orası burasından bölünmeksizin müthiş bereketli. Doyurucu. Asıl o vakit
doyurucu. Kaldığın, zırt pırt kaçmadığında. (Kendimi nelerden mahrum
bıraktığımı sayıp dökmekten bıkmayan ekran bağımlılarına hayatla, zamanla
ilişkide ellerindekinin de sigaradan farklı olmadığını söylüyorum ama nafile
tabii.)
Sigara kaçış olduğu kadar dönüp kaçışına araç olduğu her
şeyle kucaklaşmaya dair derin bir arzuydu da. Ciğerlerime inen dumanın
sarmalayıcılığı.. Somutlaşmak, fizikselleşmek.
Aracılar, ikamelerle vakit kaybetmemek, konunun özünden
uzaklara savrulmamak için bağımlılık haline getirdiklerime sormayı öğrendim:
Sen neyin yerine geçiyorsun? Neyin temsilisin? İhtiyacı doğrudan nasıl karşılarım?
Köklü bir değişime atılırken bel bağlayabileceklerinden
biri de her şeyin kendi momentumunu yaratması. Sigaranın sigarayı çektiği gibi
sigarasızlık da sigarasızlığı, havanın hava olarak saflığına geri dönüşünü
çekiyor. 28 Mart’ta çekimi sıkıntısına ağır basıveren bu yola adım attım.
Son derece doğru, tamamen haklısın, hepsine katılıyorum ve tebrikler!
YanıtlaSilnice nice 28 martlara...
YanıtlaSil