Bazısı var, aklı hayatta şimdilik kalmaya anca yeter bir ebleh gibi hissediyorum karşısında kendimi. Kafamdan, içimden geçeni söyleyecek olduğumda, raketi bir tenis şampiyonuna yaraşır şiddet ve kesinlikle topa çalar gibi kapının arkasında bu aymazlığımı bekleyen cevabını çakıveriyor. Ufalıyor, bir kez daha sıradanlaşıyorum. Cevapların pırıl pırıl kavanozlar gibi dizili olduğu onun raf-dünyasına ait olmadığımı böylece yeniden öğreniyorum.
Bazıları ellerini sevinçle çırparak karşıladığı varlığımı şenlikli bir şey gibi duyumsatıyor. Taze, şaşırtıcı, eğlenceli.
Kimiyle bana geri yansıyan algım Mr. Bean kadar sarsak, dağınık.
Kimiyle net bir ışık huzmesi misali derli toplu duyumsuyorum kendimi. Etkili, verimli.
Tabakta yarısı öylece unutulmuş yulaf lapası kadar sıkıcı bir tat alıp verdiklerim var kendimden.
Kendime görüntüde, bazen de tatta zengin gelmeme yol açan.
Hiçbir yerimden kavranmayarak aynasında görüntüsüzleştiklerim.
Bende bulup çıkardıklarıyla güzelleştiklerim.
Kıvılcımlarımızın çakıştığı gibi hoş bir etkileşimle kıvraklaştıklarım.
Kırk yılda bir de şu ya da bu halimi şöyle ya da böyle kırarak geri yansıtmak yerine aynasını tutarak bana görüntülerin ötesindekini, özümü yansıtır gibi olan bir veya iki kişi..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder