Ayrılığın olduğu yerde görüşümü belirtir, üstelemeden çekilirim. Kıran kırana bir yana, düşük dozlu çekişmelere bile girmem. Önemli olan fikrimi, duruşumu kabul ettirmek değil, insanlarla bu kendiliğinden olduğu sürece çeşitlilikteki ahenkte birlikte olmaktır. Paylaşmayı becerebildiğim şeylere kavga girmez.
Belki her şeyi kapsayacak yakınlıklara göre olmadığımdan.
Belki de ateşli tartışmaları öğrenmemiş olduğum için.
İnsan insanla törpüleniyor. Güç oyunlarından, spor olsun için yapılan münakaşalardan, karşıdakinin var olma biçiminin parçası olan kavgacılıktan da edinilecek şeyler olduğunu kabul edebilirim. Keski keskidir onu kullanana. Ama bununla muhatabının istediği derinlik ve kalıcılıkta değişebileni görmedim. Çekişmenin sinir savaşından öteye gidebildiğini.
Derinlere kök salmış bir tavrın değişmesi dışarıdan gelen dolaylı ya da doğrudan eleştiriler, geribildirimlerle olmuyor. Bunlar olsa olsa takılan kilidi “yoruyor.”
Köklü bir değişim iç düzenin, enerji örüntüsünün yerinden oynamasıyla geliyor. Hormonal, ekonomik, çevresel, beklenmedik bir farklılaşmayla.
Bedeni öteden beri saragelen giysinin ani bir kilo kaybıyla sahibinin üstünden dökülüvermesi gibi, kemikleşmiş tavır ancak o zaman sarsılıyor, dağılıyor, un ufak olup gidiyor.
BEN DE
YanıtlaSil