28 Aralık 2022 Çarşamba

IŞIĞIN ALACALI TATLARI

Gündoğumu ve batımında karışık dondurma yalar gibi ışığı seyrediyorum.

Gökteki ışıkçının fırçası çeşitli. Rüzgar varlığı ya da yokluğuyla resmi fırtınalı bir yağlıboya ile dingin bir suluboya arasında gezdiriyor.

Bugün hava çok durgundu. Deniz pürüzsüz bir ayna gibi belirdi -güneşin gözü kamaştıran top gibi vuruşu, çelik mavisi yüzeyde arkalarında akkordan izler bırakan takalar- öylece de alacakaranlığa karışıyor. Gök bulutsuz. Gün boyu sahne onundu. Ayrım gözetmeden aydınlatan ışığıyla düş gücünü değil, gözü doyuruyordu.

Değişim akşamüzeri geldiğinde ışıktan dondurmama yine uzandım. Deniz hâlâ göl gibi, bu kez farklı titreyişlerin oluşturduğu yamalar, geçen tek tük teknenin izleri sarılı kızıllı alacalı.

Güneş batıdaki tepelerin ufkuna yaklaşır, değişim tatlandıkça tatlanıp hızlanırken ışıkla birlikte renkleri gözlerim kadar kulaklarımla da yaladım. Esaslı bir diyalogdu çünkü. Düet. Oyun denizden perde perde çekildi, ışık iki tepe arasındaki vadiye düşerken bize bakan yamaçta puslu bir boz-kahverengi aydınlığa geriledi. Sözünü bitirene kadar gözümü ayırmadım.

Sonra müthiş bir konserden çıkar gibi kalkıp işime döndüm.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder