Sokağa çıkmanla başlıyor. İnsanlara, süreçlere, nesnelere, hızını alamayıp havaya başlıyorsun not yağdırmaya.
Yetersiz, yanlış, gülünç,
iğrenç, korkunç!
Gerçi dışarıyı beklemeye
de gerek yok. Kendi evinde de cetvel elinde. Bakımına, haline edecek sözün
eksik değil.
Süzgecin, kalburun,
filtren cevap cetveli yerine geçen yargıların. Edindiğin, içselleştirdiğin.
Çoğu bir ezber otomatikliği, tembelliğinde. Can yakanların altına ise bir bak,
korku ve öfkeyi görüyorsun.
Güvenlik, kontrol ihtiyacı.
Engellenmişlik.
Kafanda kurduğun düzeni,
anlatını tehdit edene, bozana öfke.
*
Birlikte yargılama,
ortaklaşa not verme, şikayet, yakınma yamyamlık olmadığında pek cazip bir abur cubur
sofrası.
Bunu çıkardığında kaç
ilişkin, arkadaşlığın yakıtsızlıktan devam edemeyecek hale gelir?
Konuşacak, barış içinde
susacak ne kalır geriye?
*
Birilerini birileriyle
çekiştirmeye kapıldığım, buna maruz kaldığımda bedenime kulak veriyorum.
Kısa, ucuz bir tatmini
kötü bir gıdanın ardından gelen misali hazımsızlık izliyor. Gerilim. Kirlenme.
Sahtekarlık ederken suçüstü yakalanma hissi.
Bu öyle bir tahterevalli
çünkü. Birini alçalttıkça güya kendini yükselttiğin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder