Seni en çok geren ne,
biliyor musun dedim kendime, birden görüvermenin o tatlı şaşkınlığıyla:
İri ya da ufak, olan her
şeyi “ne yapacağım?!” sorusuyla karşılamak.
İlk tepkin eylemlilik. Bir
şeyler yapmak.
Kapıdan giren ister bir
kedi yavrusu olsun ister sevdiğin/önem verdiğin/önem verilen/hiç haz etmediğin
bir erkek-kadın-çocuk-yaşlı-genç-dişli-düşkün, isterse yeni bir hal (ruh vd)..
dürtü, ayağa fırlayıp bir şeyler yapmak.
Bu seni boşandı boşanacak
bir zembereğin ucuna iliştiriyor.
Ne yorucu, tüketici!
Şöyle geri çekilip ayaklarını
uzatarak durumu/kişiyi/olayı tartarak başlamıyorsun. Dolayısıyla hemen her algı
bir start çizgisinin stresini yaratıyor.
Dur bir bakalım demeyi hiç
öğrenmemişsin.
Eylemliliğe bu kesintisiz
teşnelik güvensizlik duyduğun zamanlar zirveye ulaşıyor. Komşularda şamata mı
var, arka sokakta trafik mi arttı.. en sıradan hareketlilikten kaygıyla
varsaydıklarına, karanlık gelecek vizyonlarına her şey senden yalnızca bir
şeyler yapmanı değil, hemen! ve bir anda en iyisini yapmanı
bekler gibi yaşıyorsun. (Bunun belki aceleciliğinde de payı vardır. Sonra bir
an gelip dürtüyü susturmak ve bu hareket halinden çıkmak yaptığının niteliğinden
daha önemli olduğunda da ekmekler daha kızarmadan tost makinesini
kapatıveriyor, giriştiğini şöyle bir tutuyor, yaptım mı, yaptım ile
geçiştiriyorsundur.)
Ne olmadık bir yük!
Madem farkına vardın,
kendine sık sık pek az durumda ayağa fırlayıp bir şeyler yapman gerektiğini,
geri kalanın akış içinde kendiliğinden hallolduğunu hatırlat.
Gecenin 2’sinde komşuların
yüksek sesle sohbetiyle uyandığında ne yapmalı-nasıl tepki vermeli dürtüsünü
bir kenara at. Hiçbir şey yapman gerekmiyor. (İstersen saati hatırlatabilirsin
ama açık havanın bile sigara-alkol koktuğu bir vakit bunun yararsızlığını bilip
daha akıllıca bir adımla hiç girişmemeyi de seçebilirsin. Komşu, ses, gürültü..
her şey gibi belirip kaybolmaya bırakabilir, sakince uykunun geri gelmesini
beklersin.)
Kendini bir tuhaf
hissettiğinde aynı. Bekle, geçer. Sen işine bak.
*
Anladım, diyordu biri şaka
yollu, insanlar ikiye ayrılıyor; ne yapsa suyun üstünde kalanlarla (doğuştan
yüzücüler), ne yapsa su üstünde kalamayanlar.
Bedenimle ilkiyim. Suda
bir kuştüyü kadar hafif.
Zihnimleyse ikincisi mi
olup çıkmışım?
Hayata/suya/seni kaldırıp
taşıyacağına, batmayacağına biraz daha güven. (O geniş güveni ne ara kaybettin
sahi?)
Debelenme.
Rahatla.