29 Temmuz 2018 Pazar

İKTİDARSIZ ÖFKE


Berbat bir ruhsal apsenin nekahetinde, patlayıp saçılanları, cılk yarası kurumuş, serinleyip sakinleşmiş bir geri bakışla gözden geçiriyorum.

İnfial ve infilak.

Zembereğinden boşanan o öfke, 40 derece sıcakta bir de böcek sokması gibi kızıştıran bir taşmaydı.

Seti bir kez yıkılınca hedef ayırt etmez olan bir türü bu öfkenin.

Ayakta durabilmek için haklılığa ihtiyacı var. Devşirmekte zorlanmadığı bir haklılık. Geçmişten, geçmişin ihtiyaca göre zorlanarak yeniden anlatımından, bugünden. İş, zangır zangır titreyen, şirazesinden çıkmış öznesine bir dayanak sunmak, böyle bir kopuşun altında yatan zayıflığı, güçsüzlüğü, çaresizlik algısını taşıma bir mesnetle takviye etmek.

Kendimize anlattığımız hikayelerin, işlev ve işlevsizliklerinin, maksat görmek olduğunda suyu bulandırmaktan başka bir şey olmadıklarının farkındayım; elbette bu yola yine de saptıysam da fazla süremedi. Anlatıları gecekondu inşaatı gibi yalapşap, alelusul bir araya getirip iğreti bir iskelet kurduğumu gördüğüm an çökmeye bıraktım. Apse de öyle kurumaya, serinlemeye başladı zaten.

İktidarsız öfke tek yanlı, ayakta kalma, tezahürü kurtarma ihtiyacı bunun ötesine kör, öyle mi sorusuna sağır bir haklılık inşasına girişmeye hazır. Alevli halinde elden kurtulmuş basınçlı su hortumu gibi serseri bir savruluşla ucu nereye dönerse oraya fışkırıyor. Fışkırdıkça da kışkırtılıyor. Daha daha daha!

Çürüyen tırnağın altından süren sağlıklı deri misali serin bir sesi bu hengamenin ortasında işittim. Aralıklarla, yedire yedire konuştu:

Hayır, gösterdiğin alevli tepki. Çözümü orada arama, bulduğundan hayır gelmez. Patlamayı geçip gitmeye bırak, hikayelerle su taşıma. (Bu sefil halle kendi ve başkalarının gözünden düşme endişesiyle) asilleştirmeye de kalkma. “Çünkü bıktım. Sıkıldım” hiç karizmatik olmasa da asıl neden ise adını öylece koy, orada kal. Kulağa nasıl gelirse gelsin, anının gerçekliğinde. Tutarlık, güzellik, haklılık, soyluluk yamayarak ona sırt çevirme.

Hâlâ süren patlamaların arasında bu ses perde perde belirginleşti. Sonunda sağlıklı deri çürüyen tırnağı itip düşürdü. Alev alev sinir uçları soğumaya, kuruyup tepkiden uzaklaşmaya, tepki nesnelerinden kopmaya başladı.

İktidarsız öfkenin belki en kötü özelliği insanı tepki duyduğuna kaynatması. Yangında naylon yağmurluk nasıl tene kaynarsa öyle. Sen BEEN! diye bağıradur, bu kaynaşma alıp yürüyor. Ayırmaya, açmaya, kaçmaya çabaladıkça öfke nesnen daha da eriyip elin kolun yüzün gözüne yapışıyor. Çürük dişe glikozlu pamuk bastırmak gibi, iç kaldırıcı bir kamaşma hissi.

Denge noktasına döndükçe, evlerden ırak diyorum.

Hiçbir şey, HİÇBİR ŞEY bu hale gelmeyi doğrulamaz ne de ona değer.

Ama giderek baskınlaşan bir iktidarsız öfke kültüründe sırf sık görülmesi bile tohumlarını, sonra da patlamalarını normalleştiriyor, hatta teşvik ediyor korkarım.

Anlayışlı, sevecen vs olamayabilirim. Ama serin, kuru ve dengede kalayım.

O berbat apse can yakıcı. Acı geliyor, acı veriyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder