27 Mayıs 2017 Cumartesi

AKILLI TELEFONUN AKILSIZ ÇIKMAZI

Taze köylü arkadaşımızın arabasıyla evinin daracık köy yoluna saptık. Durmuş, eşya boşaltan aracı beklerken şehirden birlikte indiğimiz arkadaşım Şuna sıkı bir korna bassana, dedi biraz şaka, daha fazla ciddi. Acelen ne?! diye karşılık verdi yeni köylü olanımız. Aah ah, diye ekledi, şurda bir ay kalsan bu sinirli sabırsızlığından eser kalmaz, zamanı geniş geniş yaşarsın.

Akıllı telefonu eli ayağı, uyarıcısı uyuşturucusu, yareni yapmışlardan o. Akıllı telefon istemeyişimi kör bir inada yorup akılsızca bulanlardan.

Akşam terasta oturuyorduk. Üç küçük mumun etrafına bir arkadaşımızın armağanı desenli, yarı saydam silindirleri geçirdi. Sessiz, huzurlu karanlığa yayılan ışığa bayıldık.

Telefonuna sarılıp şıpın işi ortaya çıkan şamdanların fotografını çekerken Bak işte, dedi, akıllı telefonun yararlarından biri! Resmini çekiverip anında teşekkür notuma ekleyeceğim.

Kaykılarak oturduğum yerden Acelen ne, diye sordum. Daha önceki sahneyle, yolumuzun kesilmesiyle sabırsızlanan arkadaşımıza tepkisiyle oluşan çelişkiyi ise sonradan fark ettim.

Hani, nerede kaldı doğaya karışmanın esinlediği sabır?

Anında, hiç beklemeden, hemen şimdi. Gidişi, gidişleri atlayıp nereye varacaksak varalım bir an evvel.

Peki bu bizi bir noktadan diğerine zıplayan, seken, kayan huzursuz pireler haline getirmiyor mu?

Gitmeyi, giderken kayarcasına uyum içinde akmak kadar kesintiye de uğramayı, hedefin (nihayetinde hayatın) varılacak noktalar değil, asıl bu gidiş olduğunu unutturmuyor mu?

Hiç boşluk kalmasın isterken her şeyi sıkıştırarak ufacık zaman kapsüllerine sığdırma saplantısı. Ve böylece büyüyerek oluşan yeni boşlukları aynı güya boşluk doldurucuyla kapamaya çalışmak.

Kafesinde çarkını çılgınlaşan bir hızla çeviren laboratuar faresi.


Akıllı telefonun akılsız çıkmazı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder