29 Mart 2013 Cuma

ERİME


Tıpkı haldır haldır yürümenin kemikleri güçlendirmesi gibi zorluklar, karşıtlıklar da zihni güçlendirici.

Yokluğu ikisi için de bir.

26 Mart 2013 Salı

LÖNK


Evin yan tarafı artık yamaca bakmıyor. Oraya kadar uzanan arazi, dere yatağını da içine alacak şekilde orman idaresinden “kurtarılmış,” parsellenip satılmış. Makilik, çamlık toprakta birbiri ardına kızıl çukurlar açılıp alelusul kiralık evlerle dolduruluyor.

Gözü şu önümüzde iç eriten bir letafetle uzanan Batı Koyuna kapalı, hızlı paraya açık yapılar.

Herhangi bir kasabada, varoşta da olabilecekler. Konumuyla etkileşime girmemiş, kopuk, kendiyle başlayıp biten dört duvarlar.

Çalışma saatleri boyunca yerin cennetsi sessizliği küfür niyetine dikilen orta parmak misali yükselişlerinin gürültüsüyle parçalanıyor.

Ama olan bu.

Peki ben nasıl karşılık verebilirim?

Halama bıyık takmaya çalışmak akla ilk gelen olur. Görgüsüzlüğe, maruz bırakıldığım çirkinliğe tiz ağıtlar düzüp kendimi tepsiye yayılan ak pirinç gibi çeri çöpü, taşından ayıklayıvermek. Söylenip sızlandıkça ilkten şöyle bir rahatlasan da bedelini gücünden olarak ödemek.
Olana ucuz bir refleksin ötesinde bakıp edilgenlikle azalmadan yaşama gücünden.
Tersine gelen şeylere rağmen değil, onlarla birlikte yaşama becerinden.

(“Her şeye he mi diyeceğiz yani?” Söylenmekle kalacaksan tepkini başka bir yaklaşımda eritmek daha iyi değil mi? Yok onunla kalmayacaksan da nefesini eyleme dökmek? Hem ağlar hem gider şu dokunaklı halden bir yol çıkmak?)

Bana kalsa farklı olmasını isteyeceğim şeyleriyle de beslendiğim bu kazanda daha nice renk, uyaran, derinlik var. Neden batan yanlarıyla sınırlanıp kendimi aciz bir seçkinliğe kapatayım?

*



Bugün yeni inşaatların önünden yürürken kayaların çatlaklarında bulduğu bir avuç topraktan çıkmış çamlara baktım, baktım.

Ama, keşke bilmeyen dolaysız yaşam gücüne.

Bitkilerden ilham almak çok mu basitleştirici?

Yoksa bütün işi vırvır edip gücü bölen kısır düşünceyi budayarak kalanı gürleştirmeye mi yönelik?

25 Mart 2013 Pazartesi

BIRAK DEĞİŞSİN


Kımıldıyor mu hayat?
Şöyle güzelce oturtup ortasına da geçip senin kurulduğun yerde durmuyor mu?

Öylesine rahat, güvenli, gücün gücüne denk derleyip toparladığın, köşelerini Kutup Yıldızı bildiğin kareler orası burasından sarsılmaya mı başlıyor?

Resimlerin sınırlarından taşarken sınırlara başka, hiç arzu, haz etmediğin başka resimler, dengeler, öncelikler mi sızıyor?

Körün değneği bellediğin doğrular, iyi, güzeller çatlaya çatallana başkalaşıyor mu?

Hislerin, kabulün, reddin şurada belli belirsiz, burada sel sularına kapılmış, başını döndürerek değişmekte, sen elindeki haritayla etrafını okuyamaz mı olmaktasın? İçin geçmişe sığınır, öfkesiyle bugüne, geleceğe veryansın ederken hayattan ne kadar ayrı düştüğünden habersiz.

Çünkü ne ki hayat, bu bazen beğendiğin bazen beğenmediğin kare gibi duran anların, dönemlerin durmayan değişiminden başka.

Duyguların, düşüncelerin, tanımların ve bunların ucundaki tepkilerin o zaman bırak yaşasın. Değişsin.

10 Mart 2013 Pazar

RUMELİ HİSARINDA

Taş ve bahar!

Verdikleri ne farklı bir zaman (kalıcılık-geçicilik) duygusu.

Taş gibi olmak, taş gibi kalmak arzusu, hırsı, telaşıyla ömrü üç günlük insan.

Ve iç içe, uç uca getirdiği ölüm ve dirimle çemberini çevirip duran doğa.

Taş gibi görünenin gelip geçiciliğiyle diğerinin döne döne kalıcılığı.

https://plus.google.com/photos/118198168542066911108/albums/5853726808559076513?authkey=CLDkzYD-ip--cg

9 Mart 2013 Cumartesi

VİTES DEĞİŞTİRSENE

Takılıp kalıyorsan hiç durma, vites değiştir.

Büyüt, küçült, arazide, kaygan zeminde sürüşe, her neyse ama başka vitese geç.

Hissedilir bir tempo değişikliği başlı başına çözüm olabiliyor.

Adımlarını, arabaydı, bisiklet, motordu, kullandığın araçları, iş yapışını hızlandır-yavaşlat. Gününe daha çok ya da daha az şey doldur.

Buna konu değiştirmeyi de ekleyebilirsin. Ama sırf süratle oynamak bile tıkanan enerjiyi açabiliyor. İlgilendiklerin, ilgilenme biçimin de onu izliyor.



Döne döne Amerika’yı keşfetmek gibi belki. Ama keşfettiğin her seferinde yeni bir ışık altındaki Amerika’ysa sorun değil tabii.