16 Ekim 2011 Pazar

USULCA

Çam iğnelerinde tozlaşan sarı-pembesiyle dört bir yanımda tazecik sabah. Işıkları, duruluğu. Issızlığı. Ayaklarımı uzatmış, içimi yıkanmaya bırakmıştım ki gayretkeş adımları, beyzbol kasketiyle her zamanki sabah yürüyüşçüsü köşeyi dönüverdi. “Helal olsun kadına. Bu saatte!.” düşüncesi aklımdan geçerken başka bir algıyla kesintiye uğradı. Bir.. yersizlik hissi. Sabahı, engin sessizliğini, insan ötesi demini katre katre içine almaktansa ağırlığı bastığı yere (yok hayır, ona da değil, adımlarını basmaya) veren bu yürüyüşü neden olduğunu önce bilemeden yadırgadım.

Ama yürümek iyi fikirdi. Sabahın fısıldadığını hareketi içinde bütün bedende hissetmek. Tonunu ayarlayarak. O pembe-sarısından daha koyu, baskın olmayacak bir tempo ile. Sıyrılıp kendini öne çıkarmaktansa yumuşaklığına karışıp giderek. Gördüğüme göz ucuyla dokunuvermek üzere kameramı boynuma asıp çıktım. Belki başarırdım gördüğüm gibi göstermeyi, belki başaramaz. Ama boynumdaki, bir röntgencinin sinsiliği ya da klişe avcısının arsızlığına bulanmamış bir niyetti.

Sabahkiyle bir olduğunu hissettiğim bir usullukla yürür, durur, dinler, dört bir yanına bakarken bir kestirmeden fırlayan kasketli yürüyüşçüyle burun buruna geldim.

Bir kez daha irkilterek kütür kütür bir sesle “Günaydın!” dedi. Sabahı daha fazla çiğnememesini dileyerek gülümsedim, başımla karşılık verdim. Ama yok, sadece kendisi, kararlı, basıp geçen dinçliği olacaktı. “Öyle eğilmiş, karınca yuvalarını mı çekiyordunuz? Ne harika şeyler, değil mi?”

Hayır, bu ışıkta saydamlaşan sarı güz çayırlığına bakıyordum. Tek tek otlara. Yansız ama ta özlerine işleyen uzun dokunuşuyla ışığın ruhlarını nasıl ortaya serdiğine. Ya evet, dedim silik bir sesle. Nereye saptığına bakıp ters tarafa döndüm.

Geniş bir kamışlığın ardından, kadının sabaha ve bana vuruşuyla reçinelenmemiş yayın dalayıp geçtiği keman teli gibi tınlayan içim yeniden duruldu.

Upuzun gövdelerinin ucunda berrak sonbahar göğüne karşı belli belirsiz salınan tüylü başlarıyla kamışlarda kulağımı verdiğim fısıltıyı yeniden yakaladım.

İnsan ötesinin dipsiz enginliğine doğru yoluma devam ettim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder