27 Mart 2011 Pazar

GUDRUN

Eski bir oyunu bıraktığım yerden aldım, alt kişiliklerime isim vermeye koyuldum yeniden.

Kendinizi macunumsu, amorf bir kütle olarak hissetmenize hatırı sayılır bir değişiklik getirebiliyor bu. Güdüleri, ifadeleri, sahneye giriş çıkışları birbirinden farklı yanlarınızı belirginleştiriyor. Görüşünüzü. Sahnedeki senaryosuzluktan bir adım geriye, seyirci koltuğuna çekilip harala gürele sürüp giden oyunu oradan izleyen rejisörün bakışını getiriyor. Orada, yarı karanlıktaki rejisör koltuğunda birinin oturduğunu bilmek sahnedeki umutsuz sürüklenişe bir anlayış, yön, dolayısıyla taze bir heyecan veriyor ki insan kendini macunumsu, amorf bir kütle olarak hissettiğinde sıfırı tüketen de tam bu heyecan. Varoluş heyecanı.

Eğlence olarak başladı. Dışarıda ve iç komşularında kıyamet kopsa programını programlandığı vakitte yine de yerine getiren safi disiplin yanıma, çağrıştırdığı klişe Almanlığa dayanarak Gudrun dedim. Ayrıksı, künt, demode bir isim. Uyar. Sonra başladım onu giydirmeye. Lobut baldırlarını kalın kalın saran yarı saydam naylon çoraplar, yerden en fazla dört santim yükselen kare topuklu can sıkıcı kundura, kahverengiye dönme konusunda kararsız çağlamsı yeşil organze tayyör. Kararlı ama donuk bakışlar. Üzerinizdeki gücünü sivrilikten çok ağırlıkla kullanan taviz vermez bir otorite.

Rabıtaları kanırta gacırdata okkalı adımlarıyla içeri girdiğinde o anda içimde kimler ne yapıyorsa sessizleşip usulca geri çekilerek sahneyi ona bırakıyor. Elbette ışıkçı da ondan yana; tek bir çiğ beyaz huzme ile geri kalan her şeyi karartıp onu aydınlatıyor.

Artık ne gündüz düşçüsü var ne bambaşka bir konuya dalmış gitmiş meraklı ne de aylak.

Gözümde onun taktığı (onun ta kendisi olan) meşin at gözlükleri, başımı “yapmamız gereken!” yoluna çeviriyor, sırtımda şaklayan kamçısıyla tempomu kısa zamanda adetadan tırısa, oradan da dörtnala yükseltiyorum.

Boyun eğmemek için o ana dek elinden geleni yapan ben değilmişim gibi huzur duyuyorum bundan üstelik: Akacak derin bir yatak bularak çarçur edilmekten kurtulan enerji/zamanım ile tatmin.

Ama bunlar da umurunda görünmüyor onun. Böyle ufak tefek kişisel mütalaalar değil gözettiği; ilkenin kendisi!

İşin varsa oturur yaparsın ve o kadar!

buyuruyor kelimeleri kuru dallar gibi çatırdatan vurgusuyla Gudrun!

Tanrı yine de eksik etmesin onu sırtımdan.


.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder