Fransız sokak fotografçısı Robert Doisneau’nun çektiği Kentaurların Savaşı’na baktıkça bakıyorum.
Zıtlaşan yalnızca bu yarı at mitolojik varlıklar değil.
Varoluş boyutları da: Sıradan ile olağanüstü. İyi bir fotografın vurucu
öğelerinden başta geleni renk, biçim, ışık ve perspektifte kontrast ise baktıkça
derinleşen bir fotograf, kontrastı sergilenen anlamlar arasında da yakalayan
oluyor.
Gündelik ve potansiyel. Görünürde egemen olan aleladelik
ile potansiyel olarak kaldığı yerde gücü zamanı da zemini de aşan, kozmikleşen
mitik alem. Sıradan hayatın görmezden geldiği, üzerini her şey bildiği kendi kıt
gerçekliğiyle örttüğü, bunun ötelerine, Bilinmeyene işaret eden dipsiz
arketiplerin katı.
Savaşı seyreden yaşlı çifte yüklediğim sıradanlığa tam
burun kıvıracakken odağım onlara kayıyor. Kadın adamın şemsiyesini taşırken
adamın elinde kadının çantası. Yükleri paylaşılmış bütün bir ömrün yakınlığıyla
baş başa, omuz omza vermişler. Onların arasındaki şimdi savaş değil, uyum,
dayanışma, paylaşım. Al sana bir kontrast daha!
Böylece kentaurlar yalnız birbirleriyle değil, üzerinde,
karşısında oldukları Gündelik ile de çekişme halinde.
Ya seyir ve eyleme neler demeli?
Yer değiştirip duran Küçük ile Büyüğe?
Bedeli binlerce kelime, fotograf gibi bir fotograf işte.