Uzaktan melodiyi andıran ama çıktığı gövdeyle birlikte
can çekiştiği bir enkazın altından gelirmiş gibi eğile büküle kıvrana yükselen
sesle irkildim. Bir süre kulak kesildikten sonra iki kat aşağıdan ve babamdan
geldiğini anladım.
İki saat önceydi. Yemek arasını düşersek o zamandan beri
şarkı söylüyor!
Yani niyetten hareket edersek şarkı olduğunu
varsayabileceğimiz sesler çıkarıyor.
Babamın hiç müzik kulağı olmadı. Artık sair işlevini
yerine getirecek bir kulağı da kalmadı.
Dışarıyla alışverişi kesilip anısı kafasının içine
hapsolan seslerin çokça işkenceden farksız kulak çınlaması olarak sürdüğünden
söz eder bazen. Ama bazen de, özellikle uykuyla uyanıklık arası harikulade
ezgiler işitirmiş. Yanında müziğin peygamberlerinin yaya kalacağı semavi
kompozisyonlar. Kim bilir..
Şimdilikse işitsel halüsinasyonların pençesinde kıvranır
gibi gelen sesler çıkarıyor.
Ben de gülmeyle dehşet arasında gidip gelirken tam daha
kötüsü olamaz demiştim ki eliyle bunlara tempo vurmaya başladı.
Kalınca bir boya tüpünü beş parmağıyla sıkar gibi ezip
uzatarak, tıkayıp fışkırtarak çıkardığı bu seslere tempo uydurmak, borudan
sızan suyu yerine raptiyelemek kadar imkansız iş ama anlaşılan sadece bana
öyle. Babamınsa sonuçtan gayet hoşnut olduğu perde perde yükselen sesiyle ona
eşlik eden patırtılı dövünmesinden anlaşılıyor. (Ona öldürmeyecek şiddette
elektrik verdiğimi düşünürler mi acaba?)
İçinde önüne geçemediği bir melodi var, belli.
Kuğunun şarkısı olmasın da.
.