28 Haziran 2014 Cumartesi

BRIMM BRRIMMM BAM

Uzaktan melodiyi andıran ama çıktığı gövdeyle birlikte can çekiştiği bir enkazın altından gelirmiş gibi eğile büküle kıvrana yükselen sesle irkildim. Bir süre kulak kesildikten sonra iki kat aşağıdan ve babamdan geldiğini anladım.

İki saat önceydi. Yemek arasını düşersek o zamandan beri şarkı söylüyor!

Yani niyetten hareket edersek şarkı olduğunu varsayabileceğimiz sesler çıkarıyor.

Babamın hiç müzik kulağı olmadı. Artık sair işlevini yerine getirecek bir kulağı da kalmadı.

Dışarıyla alışverişi kesilip anısı kafasının içine hapsolan seslerin çokça işkenceden farksız kulak çınlaması olarak sürdüğünden söz eder bazen. Ama bazen de, özellikle uykuyla uyanıklık arası harikulade ezgiler işitirmiş. Yanında müziğin peygamberlerinin yaya kalacağı semavi kompozisyonlar. Kim bilir..

Şimdilikse işitsel halüsinasyonların pençesinde kıvranır gibi gelen sesler çıkarıyor.

Ben de gülmeyle dehşet arasında gidip gelirken tam daha kötüsü olamaz demiştim ki eliyle bunlara tempo vurmaya başladı.

Kalınca bir boya tüpünü beş parmağıyla sıkar gibi ezip uzatarak, tıkayıp fışkırtarak çıkardığı bu seslere tempo uydurmak, borudan sızan suyu yerine raptiyelemek kadar imkansız iş ama anlaşılan sadece bana öyle. Babamınsa sonuçtan gayet hoşnut olduğu perde perde yükselen sesiyle ona eşlik eden patırtılı dövünmesinden anlaşılıyor. (Ona öldürmeyecek şiddette elektrik verdiğimi düşünürler mi acaba?)

İçinde önüne geçemediği bir melodi var, belli.


Kuğunun şarkısı olmasın da. 

.

13 Haziran 2014 Cuma

HAVA ÜSSÜ

Önce sesler. Sessizliğe tutam tutam serpilen sık, sert kanat sesleri. Saniyeler sonra, dövdükleri, hayat verip ehlileştirdikleri havada (lekesiz, derin mavi) güneşi tüylerinin alacasına göre süzen kanatların tam anlamıyla uçucu ışık oyunları. Işık saçan beyaz üçgenler, beyazdan siyaha külrenkleri, çırpınan kahverenkleri.

Sabah idmanında güvercinler.

Onlardan önce dikkati böyle birden havalandırmayan çalkantısız yaz sabahına saçılan çılgınca hareketleri.

Taklalar, pikeler, formasyon uçuşları, süzülüş. Yönü durmadan değişen spiraller, daireler, yaylar çizerek göğü kafası iyi bir ressamın tuvaline çeviriyorlar.

İçim gülerek ayağa kalktım. Jakarandaların öte yanına, kuşları bir bir havaya salan uçurucuya el sallayıp seslendim.

“GÜNAYDIN! Güvercinleri siz besliyorsunuz, keyfini ben sürüyorum.”

Yanı başımızdaki evin çatısında bir hava üssü var. Çok hareketli. Buradakilerin işi saldırmak, öldürmek, yıldırmak, dize getirmek değil.


Sadece yaşıyor, yaşatılıyor-yaşatıyorlar.

.