22 Mayıs 2024 Çarşamba

SÜZÜLMEK

Bir dostum hayretle “Yemekle ne kadar ilgisizsen iyi şeyler yemekten o kadar mutlu oluyorsun” demişti.

Bana hiç çelişki hissi vermeyen akışkan bir geçiş.

Yaşayıp süzüldükçe başka başka şeylerde de ortaya çıkıyor.

İyi şeylerden derinlemesine bir haz duysam da ne peşlerinden koşuyor ne yokluklarından yeriniyor, eksiklik görüyorum. Varlıkları arada bir vuran piyango.

Yemek, sosyal aktivite, giyim kuşam. Hatta artık arkadaşlıklar.

Varken var, yoksa da yok.

11 Mayıs 2024 Cumartesi

KAYBOLDU

Arabamı kaybettim. Daha önce hiç bilmediğim, ulaşıp ulaşmadığımın da havada kaldığı bir hedeften dönüşte nereye park ettiğime hiç dikkat etmediğimi içim kasılarak fark ettim. Şurada yükselen kat otoparkına mı (şöyle bir bakış attığım meşum ağzı, burayı istesem de unutamayacağımı göstermeye yetti)? Dar sokaklara adım başı açılan ufak (ama içine girdikçe dallana budaklana labirentleşen) hemzemin olanlara mı? Bir Viyana türedisi olan bu yerde her şey Petri kabında bakteri gibi çoğalıyor, birleşe ayrıla karmaşıklaşıyor. Daha önce arabayla girdiğim hedefe geri dönmeye çalışıyorum. Pencerelerden içeri sıcak şafak ışığı yayılırken arabayla insanların yatak odalarından, nasıl olabildiyse balkonlarından geçmişim. Ses çıkarmamaya çalışarak. Mahcup. Uyandırdıklarımsa bu mahremiyet ihlaline ne de alışık, anlayışlı. Olgun. Büyücek Avrupa apartmanları bunlar. Yumuşak renkli. Mütevazı ama çirkin olmayan. Hepsinin ardından yeni sürülmüş, kare biçimli, bit kadar yeşilli bir tarlaya çıkmış. Hedef hangisi? Artan insan kalabalığında deli danalar gibi arabamı ararken ben dolandıkça içlere doğru genişleyerek çeşitlenen ne mekanlar karşıma çıkıyor! Yerden tavanlara bel vermiş kitap rafları. Tıka basa ucuz baskılar, nadir ciltler. Önlerinde çaydanlık vb nesneler. Girip çıkan kalabalık. Tanıdık insanlar, rüya insanları. Kimler kimler! Yolum büyük bir meydana çıkıyor. Bir köşedeki lacivert tabelasında adı yazılı: Weimar. Karşıda, arabayla daldığım apartmanlardan bitişik düzen bir sıra. Zemin taş döşeli. Yok, yok! Geri dönüşle her yer/herhangi bir yer olabilecek çamurlu topraklardayım; bir yanlarında yeraltı geçitlerine açılan düzgün beton duvarlı inişler.

Artık soluk soluğayım!

Sonra birden içinden çıkılmazlığa tepeden müdahale eden şuur hissedildi; rüyada olduğumun bilinci:

Bırak! (Uyandığında) hiçbiri kalmayacak.

Debelenme.

Rahatladım.

Kahvaltımı hazırlarken güzel rüyaymış! dedim. Yani içeriği yorucu ama esası pek özlü. Ha rüya ha hayat.. kargaşadan birden her ne ise o şuura dönmek panayıra son veriyor. (Sonra çağrıştı: https://aksi-seda.blogspot.com/2024/02/pim.html)

*

Dün akşam Wim Wenders’in Perfect Days filmini seyretmiştim.

5 Mayıs 2024 Pazar

LEĞENİMDE FIRTINA

 

Sirkeli suya yatırırken kıvırcık dönüştü.




Eski Japon gravürlerindeki kudurgan okyanus dalgaları oldu. Üzerine ay ışıklı bir gece indi.