Ben kanser teşhisi konduğunda bile dağılmadım, dedi, bakışı masmavi, dimdik.
“Hatta adını ilk ben koydum. Doktor onu da nerden
çıkarıyorsun, dedi. E burda bir yumru var ve ağrıyor. Başka şey de çıkmadı!
Sonunda adı konduğunda ağlamadığıma şaşırdı. Ağlayayım mı istiyorsunuz dedim.
Bir şey değiştirecekse, beni iyileştirecekse hayhay! Hastaları payladığım da
çok olmuştur. Ne bu halin derim, bak bana, iki kere nüksetti, iki büyük
ameliyat geçirdim. Bir çaresi bulunuyor ya ilaç ya ameliyat -gerçi hiçbiri işe
yaramasa eh, bu da kaderimmiş derdim” diye omuzlarını silkti.
“Ağlamak şöyle dursun, kahkahayı patlattığım, hala
hatırladıkça güldüğüm şeyler oldu. Kızım ameliyat videosunu almış. Bana da
göster dedim. Tereddüt etti. Göster göster! dedim. İşte karnımı açıyorlar
filan. Sonra bağırsakları dışarı alıyorlar, işte böyle kıvıl kıvıl, askılara
asıyorlar.” Güldü. “Gülünmeyecek gibi değil! O bağırsaklar asıldıkları yerde
kımıl kımıl ve bir geveze! Cikcik, gacır gucur, ötüp duruyorlar. Soluk almadan
birbirleriyle konuşuyorlar! Kim bilir neler anlatıyorlar?”